Çeşme, yazlık mekanların başında geliyor son yıllarda. Biz, üniversiteden 5 arkadaş ve kocalarımız her yaz buluşup bir yerlerde tatil yaparız. 2010’dan sonra grupta bebek patlaması yaşanınca, bu yaz en küçüğü Beliz 7 çocukla, tam 17 kişi bir araya geldik. İçimizden birinin önceden gidip de memnun kaldığı, sevdiği Çeşme, Paşalimanı’nda buluşalım dedik taa kışın. Otel önerilerimi bu yazıda görebilirsiniz.
Herşey dahil otellerde tatil yapmıştık önceleri. Baktık ki açık büfeden ötürü herkes farklı zamanlarda yemek yiyor, çocuklarla yemek seç, otur, ye, yedir zor oluyor; bu kez biz de farklı bir tatil deneyelim istedik. Bilseydik Çeşme’nin bu kadar kalabalık, popüler ve pahalı olduğunu, koylarının beach club denilen ve giriş ücreti alınan yerler ile dolduğunu, Çeşme’yi seçmezdik. Zaten ayrılırken de ‘Bir sonraki sene Datça gibi sakin bir yerde buluşalım‘ dedik. Umarım seneye kadar Datça da popülerlikte zirveye ulaşmaz!
Neyse gelelim Çeşme’ye… Çeşme dediysem bahsettiğim mekanlar Ilıca, Alaçatı ve Paşalimanı. 3 güne ancak bunları sığdırabildik…
|
Havaalanında biz araba kiralarken, onlar… |
Paşalimanı’ndaki Paşalimanı Otel’e ilk giden aile bizdik. Gece yarısında otele giriş yaptık ve yolda gelirken arabada uyuyakalmış bebelerimizi yatırıp, uyuduk.
|
1. günden Günaydın! |
1.Gün
Sabah erkenden uyandı bizimkiler. Nedeni otel yorumlarımda. Kahvaltı ardından baba-oğul denize gittiler. Sonrasında yakındaki Migros’tan bebek maması, bezi, şampuanı, meyvesi, yoğurdu gibi bir takım alışverişler yaptık. Paşalimanı koylarını keşfe çıktık. Otelin önerdiği 5 dakika yürüme mesafesindeki plaj, moloz yığınlarıyla doluydu. Yanında bir beach-club vardı; Laika Beach.
|
Lego tren seti, Zürih-Çeşme-Bodrum geziyor! |
Otele dönüp Türkiye’nin farklı şehirlerinden gelen arkadaşlarımızla buluştuk. Çocuklar da kaynaştı hemen. Alaz’ın taa Zürih’ten taşıdığı Lego treni onları tatil boyu oyaladı otelde olduğumuz sürece. Böylece birkaç çift laf edebildik.
|
Ilıca Plajı |
Öğleden sonra Ilıca Plajı’na gittik. İlk Çeşme kazığı, 2 şezlonga 40TL ödemek oldu. Bir gölgeye onca para vermek hiç akıl karı değildi açıkçası. Gidecekleri uyarayım.
Ilıca’nın denizi, çocuklar için muhteşem. Ilık, sığ, hafif dalgalı. Rüzgar sayesinde sıcak da bunaltmadı bizi. Tüm paramızı şezlonglara ve gölgeye harcayınca öğle yemeğini de kaynamış mısır ile yaptık; o da 5TL. Bodrum’da da öyleydi. İsviçre kadar pahalı olmuş ülkem görmeyeli 🙂
Öğleden sonra çocuklar plajda sızdı. Hepsi yol yorgunluğu üzerine, denizde oynayınca muhteşem oldu. Tabii çocuklar uyusa da 2 bebeğimiz vardı bizi meşgul edecek…
Otele dönmek ve tekrar yemeğe çıkmak çocuklarla uzun iş diyerek, oradan Dost Pide’ye yürüdük. Meğerse bu pideci çok ünlü ağırlarmış; mankenler, futbolcular, oyuncular… Neyse ki kıyafet serbestti; bir kısım süslenmiş gece elbiseleriyle yemeğe çıkarken, biz plaj kıyafetleriyle çoluk çocuklu uzun bir masayı işgal ettik. Pideleri nefisti. Hatta üzerine tatlı olarak çifter porsiyon çikolatalı ve tahinli pide yedik. Çocuklar hesap ödeme kısmında ve arabalar gelene dek cozuttular biraz. Masaların hepsi dolu olmasına rağmen kimseden laf işitmedik neyse ki.
Akşam da otelin terasında cozutmaya devam ettiler. Hatta otel sahibi Murat Bey, bize değil direk onlara gidip sessiz olmalarını söylüyordu. 5’i de 5 yaş altında 5 çocuk, ne kadar söz dinlerse veya sessiz olabilirse?
|
Denizi olmasa hiç çekilmez! 🙂 |
2.Gün
Sabah uzun ve keyifli bir kahvaltı ardından Ilıca’da şezlong ödeyeceğimize Paşalimanı’ndaki Quente Beach Club’a gideriz dedik, gittik. Ne görelim? Her yer ‘rezerve’. Hem girişe 40TL ver, hem 5 dakika oradan oraya boş yer bulmak için dolaş! Görevli gençlere kucağımdaki Beliz’i gösterip, ‘Bize kumda değil çimde, gölge bir yer ayarlayın’ diye çemkirmiş olabilirim.
|
Bu köpek balığı her eve lazım stres topu! |
Kolay mı o sıcakta 8 kiloluk bebeği, eşyalarını, abisinin kovasını, yüzgecini, falanı filanı taşımak? Yani ‘paranla rezil olmak’ kavramını bizzat yaşıyorduk. Neyse ki sonunda gölge bir yer bulduk; ama iki saat içinde güneşin altında kaldık. Ardından herkes farklı yerlere dağıldı mecburen. Beach Club severler bana kızabilir; ama ben bunlara uyuz oldum. Hem güzelim koyları kapatmışlar, hem fahiş fiyata giriş alıyorlar, fahiş fiyata yiyecek-içecek satıyorlar. Yine de dolular. Ben anlamadım bu ekonomiyi?
|
Keyifçi |
Neyse ki çocuklar çok eğlendiler. Sonra kimi uyuyakaldı. Kimini bilerek uyutmadık. Akşam yemek için plajdan direk Ilıca’ya gittik. Bu kez kimimiz Kumru’cu peşinde, kimimiz Kırçiçeği’nde akşam yemeklerini yedik.
|
Özlediğimiz lezzet; sabah-öğle-akşam Kumru yemiş olabilirim 🙂 |
|
Menüde midye resmi gören Alaz, kendisine seçti! |
Gecesi önemli. Beliz’i uyuttum, sonra giyindik, süslendik, püslendik. Çocukları babalara bırakıp kadın kadına Alaçatı’ya gittik. Alem yapmaya gitmedik elbette. Şu dondurmacı, bu sakızlı kahveci, kurabiyeci derken Köşe Kahve’de zar zor yer bulduk. Halbuki 4 sene önce hem de Ağustos ayında çok sakin ve keyifliydi. Neyse… Gelen geçenin kolunun kafamıza çarptığı bir kalabalık diyeyim ben size. Sakızlı kahve de 10TL, sakızlı soda da! Güzeldi, nefisti; ama yuh’tu! Çok paradan söz ettim bu yazıda farkındayım; ama böyle bir tatil fiyatına yurtdışına gitmek pek ala mümkün…
|
İlk durak Veli Usta’da sakızlı ve karadutlu dondurma |
|
Alaçatı geceleri |
|
Ayşe Kulin de burdaymış! |
|
Hayatımın ilk sakızlı sodası; Sakız Adası’ndan… |
Gecenin en güzel yanı, Beliz doğduğundan beri akşam ilk kez dışarıya çıkıyordum, yalnız. Kocalarla arada bir çocuklarımızın durumunu yazışıyorduk. Kimimizin çocuğu uyansa da babalar kontrolü ele almıştı. Benimki zaten çocuklar uyansa da haber vermez, nitekim Beliz uyanmış; ama babası tekrar uyutmayı başarmıştı. Sabahın 2’sinde çenelerimiz konuşmaktan yorgun; ama mutlu bir halde döndük odalarımıza…
|
5i birarada… |
Gün 3
Sabah Alaz’a ve Ege’ye doğum günü yaptık. Evet, birbirimizden habersiz hamile kaldık ve tesadüfen ikisi 22 saat arayla doğdular. Çocuklar hem daha çok kaynaştıklarından hem de doğum günü sebepli iyice kuduruklardı o sabah. Neyse ki diğer misafirlerin de çocukları vardı. Lego, dergiler bile onları sakinleştiremedi, ta ki parmakla gösterdiğim sayıları kim bilecek diye sorana dek! Yaklaşık 10 dakika boyunca kontrol altına alınabildiler.
|
Doğum günü çocuklarına sürpriz! |
|
‘Böyle yapın bakayım…’ |
Pasta ve kahve ardından yine Paşalimanı’ndaki Laika Beach Club’a gittik. Burası Quente’ye göre daha güzel, daha sakindi. Belki denizi onun kadar güzel değil; ama yine de güzel. Üstelik Yatsan sponsorluğunda yataklar var. Bu kadar rahatına da düşkün milletiz yani!
|
Herkes uyanıkken şu önde uyuyan, sabah 6’da kalkan Alaz |
Küçük bir havuzu bile vardı ve ne kadar temizdi bilmiyorum; ama bizim çocuklar hastalanmadılar en azından. Geniş ve büyük bir alana yayıldığımızdan çok keyifli oldu itiraf etmeliyim. Her çocuğu ayrı ayrı uyutmayı da başardık; çünkü akşamında Çeşme Marina’da olacaktık.
Olduk da, hem de bu kez otele uğradık, duş alıp cicilerimizi bile giydik. Hatta ceketlerimizi demem gerek; çünkü hava oldukça serindi. Kumrucu Şevki’de 17 kişilik bir masa yapmayı bile becerdik.
|
Çeşme Marina’da gün batımı |
|
Kumrucu Şevki |
Çeşme Marina’da gün batımına yetişmiştik. Biraz yürüyüş, biraz çocukları eğlendirmece, biraz bize tatlı/kahve molası derken Beliz slingde, Alaz babasının kucağında uyudular. Türk çocukları esprisini yaptım; diğer hepsi uyanıktı çünkü 🙂 Tabii sabah da en birinci erkenciler benimkilerdi orası ayrı!
|
Alaçatı Köşe Kahve |
Gün 4
Son sabah yola erken çıkacaklar erkenden kahvaltı yaptılar, biz daha geçe kaldık. 2 aileyi havaalanına uğurladık. Geriye kalan bebekliler odaları toplarken, Ege’nin annesi bizim çocukları oynattı bir güzel.
Otelden ayrılıp hep birlikte Alaçatı’ya gittik. Nedense orayı gündüz gözüyle daha sakinken görmek, eşimle ve çocuklarımla gezmek ya da en azından onların da görmesini istemiştim. Tabii bir de bolca sakızlı kurabiye ve kavala kurabiyesi almak idi derdim 🙂
|
Bebek arabasını ben iteceğim yarışması |
|
Alaçatı Tatlıcısı İmren’den kurabiye depoladık |
Üç ailenin de ayrılma noktası Alaçatı oldu. Birileri Urla’ya, birileri Ayvalık’a, biz de Bodrum’a gittik. Çocuklar biraz daha büyümüşler, birbirlerine farkındalıkları daha çok artmıştı. Tatil sonrasında ‘Bir daha ne zaman buluşacağız anne?’, ‘Akın’la, Ege’yle, Azra’yla, Alaz’la, Bade’yle ne zaman Çeşme’ye gideceğiz anne?’ türünde muhabbetler geçti, hala geçiyor evlerimizde. Bizim 20 yıllık dostluğumuz, onların da dostluğu olabilecek mi acaba? Sanıyorum evet. Biz böyle her yaz buluşmaya devam ettikçe…
|
Bunlar da benim canım, üniversitede sınıf ve yurt arkadaşlarım |
Ben bu tatilde çok mutluydum… Beni anlayan, aynı dili konuşabildiğim, ayrı yerlerde de yaşasak aynı dertlerden muzdarip olan, söylediklerim ve yaptıklarım için beni yargılamayan, aynı şeyleri düşünen, aynı şeyler için endişelenen, beni güldüren, aynı ortak anıları paylaşabildiğim, birlikte yaşadıklarımızı bazen ti-ye alan, bana doğru yolda olduğumu hatırlatıp güç veren, hayata aynı bakış açısıyla bakabildiğim, iki sene görmesem de gördüğüm an aynı elektriği tutturabildiğim insanlarla birlikte olduğum için. Bu yüzden çocuklar kadar biz büyükler de iple çekiyoruz bir sonraki yazı. Bakalım tatilci nüfusu seneye kaç olacak? Ve biz nerede olacağız?
|
Nazar değmesin, tütütü!… |
Not 1: Kocalardan biri, ‘Helal olsun size, 17 kişiyi biraraya getirmek, bu kadar uyumu tutturmak zor iş’ dedi. Bir diğeri, ‘5 çocuğu sessiz tutmak imkansız, çocukların gürültü yapması çok normal’ dedi, bir diğeri, ‘Ee seneye nereye gidiyoruz?’ dedi. Anlaşılan herkes çok eğlendi…
Not 2: Beliz ile ilgilenen, onu yediren, uyanınca kucaklayan, oynatan kısacası candan teyzelik yapan canım arkadaşlarıma çok teşekkürler. Alaz ile Lego oynayan, ona dergi okuyan, masal anlatan arkadaşlarımın kocalarına da çok teşekkürler. En çok da küçük yeğenlere teşekkürler: birbirlerini yıl boyu hiç görmeseler bile genelde uyum içinde anlaştıkları, oynadıkları ve bize ayak uydurdukları için. Hepiniz iyi ki varsınız…
Not: Tüm görüşler ve öneriler bana, resimler bana ve arkadaşlarıma aittir. Lütfen izinsiz paylaşmayın.