Öğrencilik yıllarını hatırlayanlarınız bilirler, okullarda ne çok şey öğretiliyormuş gibi gelir. Her şeyin sorgulandığı o yaşlarda, öğrencilere göre bu bilgilerin bir çoğu da gereksizdir. Akıllarda hep aynı soru vardır: “Bunları nerede kullanacağız?”. Bazı bilgiler o an çok da anlam taşımıyormuş gibi gözükse de, yıllar sonra bir tebessümle anımsamamıza neden olur. Türkçe derslerinden hatırlayacağınız atasözleri ve deyimler o dönemde sadece sınavları geçmek için kullanılsa da yetişkinlikte hayatı anlamak için sıklıkla başvurulan kaynaklara dönüşür. Bunlardan “Bir dil bir insan, iki dil iki insan” atasözü de, hızla küreselleşen dünyada git gide daha fazla anlam kazananlardan biri ve bizler her gün yıllar öncesinden öngörülen bu tespitlerin gerçeklik payının daha çok farkına varıyoruz.
Yabancı dil bilmenin gerekliliğinin her geçen gün arttığı günümüz koşullarında, bu eksikliği hissetmemek pek de mümkün değil. Hele ki söz konusu dil dünya dili olan İngilizce ise, bu dilin eksikliği daha da çok hissediliyor. Etkili bir yayın aracı televizyon programlarından sosyal medyaya, reklam panolarından iş ilanlarına kadar her alanda karşı karşıya kalınan bu durum; kişinin İngilizce seviyesini sorgulamasını da kaçınılmaz kılıyor. Bu eksikliği hissedenler ya soluğu bir İngilizce kursunda alıyor, ya da alternatif çözüm yolları arıyor. Bunların en popüler olanları şüphesiz ki en kısa zamanda sonuç elde etmeyi vadedenler. Uyurken öğrenmekten tutun da konuşarak öğrenmeye kadar birçok seçenek mevcut. İmkanı ve fırsatı olanlar ise yurt dışında öğrenmeyi tercih ediyor.
Etrafınızda bunca şey olup biterken dil öğrenmeye pek de vaktiniz yoksa, ya da henüz bu sosyal baskı sizi etkisi altına almayı başaramadıysa, aynı zamanda yeni yerler görme isteğinize de karşı koyamıyorsanız, bu yolculuğunuzun sonunda öğrendiklerinize siz bile inanamayabilirsiniz. Herkes tarafından farklı yorumlanabilen “Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?” cümlesini tecrübe etmek için işte size fırsat! “Madem herkes bir İngilizce merakı tutturmuş gidiyor, ben de olayı yerinde inceleyeyim” niyetiyle İngiltere’ye gitmeyi düşünenlerdenseniz, ya da içinizdeki gezgin ruh sizi oraya çağırıyor ama neler yaşayabileceğiniz hakkında tüyo vermiyorsa; gelin birlikte biraz beyin fırtınası yapalım.
İngiltere’de Tek Başına Günlük Hayat
Uçaktan indiniz ve evet işte İngiltere’desiniz! Peki ya şimdi ne olacak? Gezmek ve yeni yerler keşfetmek istiyorsunuz ama nasıl? İşte burada bir numaralı sorunumuz devreye giriyor; başkası olmadan seyahat edememek! Yanınıza ayrıntılı bir harita almış olsanız ya da gezilecek yerleri satır satır ezberlemiş olsanız bile yanınızda İngilizce bilen birisi olması size zamanınızı daha verimli kullanmanızı sağlayacaktır. “Tek başıma her şeyin üstesinden gelirim ben” diyen cesur gruba dahilseniz; tabi ki aradığınız yeri bulabilirsiniz, ama kaç saat sonra? Kısıtlı zamanınızda sadece sınırlı sayıda yeri gezmiş olmak, bunu tek başınıza başarmış olsanız da yeterince tatmin edici olmayacaktır. Bu yüzden İngilizce bilen birinin yardımına sık sık ihtiyaç duyabilirsiniz.
Tarihi mekanlar ve müzeleri gezmek de bir seyahatin olmazsa olmazlarındandır deyip küçük bir kültür turuna çıktınız. Açıklamaların ve tüm yazıların yine İngilizce olacağı düşünülürse, gitmeden önce araştırıp biraz fikir sahibi olmak işinizi kolaylaştıracaktır. Alternatif olarak telefonunuzdaki sözlük veya çeviri uygulamaları da merakınızı dindirmenize kısmen yardımcı olacaktır.
Tam da bu duruma alıştığınızı düşündüğünüz sırada bir şeyler atıştırmak üzere bir restorana gittiniz. Garsona pizza hamurunu ince tercih ettiğiniz konusunda beden dilinizin sınırlarını zorladıktan sonra 10 dakika süren sipariş verme çabalarınız sonuç verdi. Nihayet garsonu atlattım derken yanınıza birisi yaklaştı ve sizinle İngilizce konuşmaya başladı. Acaba gömleğinizi çok beğendiğinden mi bahsediyor? Öyle olsa bu kadar sinirli konuşuyor olmazdı. Acaba sinirli değil mi? Onun masasına da oturmuş olamazsınız, geldiğinizde her hangi bir yazı da yoktu. Garson geldiğinde duygularını çözemediğiniz müşteri size bakarak kendisine bir şeyler fısıldıyor. “Acaba saçlarımdan mı bahsediyorlar” diye düşünmekten kendinizi alamazken gözünüz pizza hamuruna ilişiyor. Muhtemelen restoranın en kalın hamuruna sahip olduğunu düşündüğünüz pizzayı karşınızda gördükten sonra Türkiye’ye döndüğünüzde bir beden dili kursuna başlama planları yapıyor olabilirsiniz.
Bu seyahatiniz sadece bir gezi olmaktan çıkıp kalma süreniz uzarsa, her geçen gün ülkenin kültürüne ve tabi ki de diline daha kolay adapte olursunuz. Bu sayede sadece bir tercih değil, mecburiyet haline gelen İngilizce konuşmak, sizi İngilizce düşünmeye de zorlayacaktır. Yapılan araştırmaların da gösterdiği gibi bir dili öğrenmenin en kolay yolu olan; o dilin konuşulduğu ülkeye gitmek, size de her geçen gün dil üzerindeki hakimiyetinizle farkı hissettirecektir.
İngilizcenizi Geliştirmek İçin Birkaç Ufak Yöntem
“Peki ya yerine giderek öğrenecek kadar bütçemiz yoksa ne yapalım?” sorunuza birkaç ufak öneri ile yanıt vermek istiyorum. Bu ufak öneriler sayesinde pratiğinizi geliştirebilir ve var olan İngilizcenizi taze tutabilirsiniz.
Okumak: Dinleyip konuşmanın yanı sıra okumak da kelime bilgisi ve dilin yapısını daha iyi anlamak konusunda geliştirici etkiye sahiptir. Okuma esnasında öğrenilen kelimeler de konuşurken kendini ifade etmeyi kolaylaştıracaktır.
Not Almak: Her an bir not defteri taşıyarak dikkat çekici ya da gerekli görülen kavramlar not edilebilir. Böylelikle ihtiyaç duyulan kalıpların uygulanarak öğrenilmesi daha kolay olur.
Konuşmak: Yeni bilgileri akılda tutmanın en etkili yolu kullanmaktır. Etrafı izleyip öğrendikten sonra pratiğe dökmek de bu sebeple oldukça önem taşıyor. Yabancı bir dili aktif olarak kullanma gayretindeyken yapacağınız hatalar size kalıcı bir öğrenme yetisi kazandırır. Karşınızdaki kişinin hatalarınızı düzeltmesinin sizi daha avantajlı bir duruma getireceğinin farkında olup, sorarak öğrenme yoluna da gidilebilir. Konuşabilmenin ilk kuralının dinlemek olduğu düşünülürse; çevreyi gözlemleyip, tıpkı küçük bir çocuğun ailesinden konuşmayı öğrenmesi gibi, taklit ederek öğrenmek de mümkündür. Bunu etkili biçimde kullanmak için de meraklı olmak şarttır. Bu nedenle aslında yeni bir lisanı, ana dili olan insanlardan öğrenmek her zaman daha kolay ve daha doğru sonuçlar oluşturacaktır.
İngiltere’ye Gitmeden İngilizce Konuşmanın En Kolay Yolu: Konuşarak Öğrenmek
Yukarıda bahsettiğim gibi İngilizce öğrenmek için İngiltere’ye gitmek ne yazık ki herkes için çok uygun bir seçenek değil ancak İngiltere’deymiş gibi anadili İngilizce olan insanlarla konuşmak artık mümkün.
Anadili İngilizce olan uzmanlarla konuşmanıza olanak sağlayan http://www.konusarakogren.com girişimi, İngilizce konuşma becerilerinizi geliştirmek için çok kullanışlı ve yeni bir yöntem geliştirmiş. İngilizce öğrenmek isteyen kişiler, konusarakogren.com sayesinde haftanın belirledikleri bir günü seçtikleri saatlerde Skype ya da sabit hat üzerinden tamamı yabancı olan eğitmenlerle buluşup İngilizce konuşabiliyor. Bu konuşma seansları, bilmeyenlere İngilizce öğretiyor, bilenlerin ise var olan konuşma seviyelerini ileri seviyelere taşıyor. Böylece anadili İngilizce olan kişilerle konuşarak dil hatalarınızın önceden farkına varabilir, İngilizce konuşabilme konusundaki tabuları yıkıp özgüven elde edebilirsiniz. Üstelik bunu yaparken sadece karşınızdaki eğitmeninizle konuşuyor olacağınız için başkalarından utanmak gibi bir derdiniz de olmayacak. Bu eğlenceli ve kolaylıkla ayarlanabilir konuşma seanslarını takviminize ekleyebilmeniz için konusarakogren.com üzerinden eğitmeninize ulaşabilirsiniz. Ücretsiz deneme seansı da yapabileceğiniz bu sistem sayesinde yazının başında yer verdiğim yurt dışında dil bilmeden tecrübe edebileceğiniz olumsuzlukların hiçbirini yaşamayacağınıza eminim.
Not: Yazı, konusarakogren.com tarafından hazırlanmıştır.
1 Yorum Var
Buypasa.com açılmak üzere. Diesel markalı yüzlerce ürün kampanyalı fiyatlarıyla sizlerle. Detaylı bilgi için https://ucretsizdukkan.com adresine uğrayabilirsiniz.