İnterlaken’deki ilk günümüzün yorgunluğuna, şehri baştan başa yürümemize rağmen sabah 6’da uyanan Alaz sayesinde kahvaltıya ilk gidenlerdendik.
Otelimiz ve odaları güzel olduğu kadar, kahvaltı da muhteşemdi. Avrupa’da sabah kahvaltısında domates, peynir, salatalık sunan pek otel bulamazsınız. İsviçre müesli-si ünlüdür; ama kahvaltıda çeşit çeşit peynir ve ekmek dahi bulmak beni çok memnun etti.
|
Odanın balkonundan bir panorama |
Kahvaltı ardından Beliz’i odaya götürüp uyuttum. Alaz ve babası oyun odasında ve bahçede oyalandılar. Çantalarımızı toplayıp Beliz uyanınca yola koyulduk. İnterlaken’in üzerinde renk renk paraşütler uçuyordu. Yamaç paraşütü (Paragliding) yapmak için en güzel yerlerden biriydi burası.
‘Çocuklara sen bak ben atlayayım‘ konuşmaları eşliğinde İnterlaken Ost’tan sabah 11’de başlayan ve Brienz Gölü’nü gezdiren tekneye yetiştik. Sabah erken olduğundan kalabalık değildi. Biletleri de tekneden alabildik. Amacımız tekneyle Brienz’e gitmek, kasabayı gezip öğle yemeği yemek ve tren ile İnterlaken Ost’a geri dönmekti. Tekne bir saatten fazla sürüyordu, tren ise 20 dakika.
Tekne gezisinde gördüğümüz manzaralar, kasabalar, dağlar, şelaleler, evler, ağaçlar ve suyun rengi anlatılmaz yaşanır gerçekten de. Sizi filtrelenmemiş birkaç resimle başbaşa bırakıyorum…
|
Nehrin Brienz’e çıktığı nokta, dönüşte tren de o köprü üzerinden geçti |
|
Brienz karşısındaki kasaba ve şelale |
|
Şelaleler, yemyeşil ormanlar, karlı tepeler, ve sahil kasabaları |
|
Yaşasın güneş çıktı, yağmur durdu! |
Gölün turkuaz renkli sularına hayran Brienz kasabasında indik tekneden. Beliz yolculuğun ilk yarısında bakınmış, ikinci yarısında emerken uyuyakalmıştı, Alaz ise son yarım saat kafasını devekuşu misali koltuklara gömmüştü. Güneş sevmeyen insan evladı olur mu?!
|
Kafenin hemen altındaki çocuk parkı |
|
Brienz ve Thun Gölleri, yürüyüş rotaları |
Brienz kasabası tahta oymacılığı ve keman yapım okulları ile ünlü. tekneden iner inmez dallarına kazak örülmüş ağacı görmek beni çok şaşırttı. Arnavut kaldırımlı sokakları Cumartesi günü olmasına rağmen oldukça tehnaydı. Alaz sahildeki kafenin parkında koştururken biz de öğle yemeği keyfi yapabildik ve sonraki treni yakalayıp başlangıç noktamıza geri döndük.
Gözleri kapanan Alaz’ı trende uyutmamak için epey bir çaba sarfettim; çünkü arabada uyumasını istiyorduk. Bir sonraki durağımız Lozan’a, 2 saatlik bir yolculuk vardı. Hem hezmek hem de rahat etmek isteyen anne olunca bazen böyle yaramazlıklar yapmak gerekiyor; çocukları daha geç/erken uyutmak gibi…
|
En güzel manzaralı tren yolculuğu |
Aslında amaç Gruyeres yakınlarındaki Cailler Çikolata Fabrikası’na uğramaktı; ama çocukla seyahatte evdeki hesap hiç bir zaman çarşıya uymaz. Fabrikayı gezmek 1 saat sürecek, çocuklar onun üzerine 1 saat daha yolculuk yapacaklar ve akşam yemek saatinde belki de hala yolda olacaktık. Bu yüzden hepimizin mutluluğu için planları ertesi güne erteleyip direk Lozan’a çevirdik yönümüzü.
Yolculuk Thun gölünün güney kıyısından geçmemiz ile başladı. Yine manzaralar ve tüneller eşliğinde başkent Bern’e vardık. Şehrin içinden geçtik ve bir nebze de olsa şehrin havasını görmüş olduk. Otoyolda ilerlerken birden Almanca yazan tabelalar Fransızca oldu. İsviçre böyle bir yer işte!
Yolculuğun son yarım saati Beliz’in ağlamalarıyla geçti. Hem uyumamıştı yorgundu, hem de sıkılmıştı. Zaten nedense 0 numara bebek araç koltuğunu seven bebe görmedim henüz. Benimkilerin ikisi de onda uyumadı-uyumuyor. Ne zaman ki öne dönük Maxi Cosi Pearl aldık, o zaman Alaz mışıl mışıl uyur oldu yolculukta. Umarım Beliz de sever. Dayan Beliz… Böyle durumlarda bebek ile uçak ve tren seyahatleri çok daha kolay.
Lozan’a gitme sebebimiz orada bulunan aile yakınlarını görmekti. Üçüncü günümüzde hem Gruyeres, hem de çikolata yazılarımda bahsi geçen Cailler Chocolate Factory tarafımızdan çoluk çocuk gezildi. Buyrun buradan devam edin okumaya…