Alaz’ın kreşe gitmediği günlerden bir gündü. Beliz ile ikisini hazırladım. Zürih Zooloji Müzesi’ne – Alaz’ın deyişiyle dinazor müzesine – gitmek için önce otobüse, ardından tramvaya bindik. Güneşli; ama soğuk bir gündü. Tramvay beklerken göl kıyısında balon yapan adamı izledik Alaz ile, bebek arabasına mahkum olduğunu anlayan Beliz ise uyudu.
Mekan |
Zürih Üniversitesi’nin bulunduğu yerde, Karl Schmid-Strasse’de olan Zooloji Müzesi’nin kapısına geldik. Alaz daha önce bir kez babasıyla bu müzede bulunmuştu. O nedenle ben hiç birşey bilmiyorum, sen bana göster ayağına yatıyordum. O da bilmiş bir şekilde daha önce neler yaptılarsa adım adım bana da yaptırıyordu.
Merceklerle böcek inceleme |
Girişteki geniş bölüme montlarımızı asmamız gerektiğini söyledi, astık. Zürih böyle bir yer işte. Giriş ücreti olmayan bir müzede, başında görevli olmayan bir odaya montlarını asıyorsun ve kimse gelip almıyor. Tabii ben Türklükten gelen özelliğimle montun cebindeki değerli eşyalarımızı yanıma aldım.
Müzeye geldik dansı |
Giriş katında İsviçre’de yaşayan -inek, kuş, tilki, koyun, domuz gibi – bodrum katında ise dünyanın farklı yerlerinden gelmiş 1500’ün üzerinde hayvan çeşidi bulunuyor.
Timsah gözden kaçmasın lütfen… |
1833’te açılan müze, yılda 80 bin ziyaretçisi ve ödüllü mimarisi ile Zürih’in en popüler müzelerinden biri.
Hayvanların ve insanların eklem yerlerini karşılaştırdık |
Küçük çocukların ilgisini sergilenen hayvanlardan daha çok çeken interaktif bölümler de bulunuyor. Örneğin; mercekle böcekleri inceleyebiliyorlar, onlarca çeşit kurbağa ve kuş sesi dinleyebiliyorlar. Hayvan seslerinin ve müzik aletlerinden çıkan seslerin benzerliğini gösteren bir laboratuvar da var. Ayrıca ufak, karanlık bir odasında belgesel filmi gösteriliyor. Çocukların oynaması için iki adet büyük yer yapbozu da koymuşlar kafe önüne.
Kurbağa inceleme ekibi |
Alaz kuşların sesini dinlemeyi çok sevdi. Beliz’in müzede uyumasından yararlandık. Rahat rahat gezindik birlikte ve Zürih’in farklı noktalarında hangi hayvanların yaşadığını bulmamızı sağlayan bir oyun dahi oynadık.
Müzenin bodrum katı |
Bodrum katında ise en çok balinalar ve dünya haritası ilgisini çekti. Böylece bazı geceler korktuğunu söylediği fillerin aslında bizden ne kadar uzakta yaşadığını görmüş oldu. (Bakınız ilk resim) Bu aralar çok sevdiği penguenleri kutuplarda bulup bana gösterirken pek bir gururlandı. Afrika’yı da dilinden düşürmedi. Oraya mı gitsek?
Giriş katında tuvaletler ve ufak bir kafe var piknik yapmak için masaların bulunduğu. Beliz uyanınca bu kısımda hem onu emzirdim hem de Alaz’a atıştıracağı birşeyler yedirdim.
Azıcık korktu burada, ‘Hadi gel anne sana inekleri göstereyim’ diye çekiştirdi beni |
Pazartesi günleri kapalı olan müzeye giriş ücretsiz. Bebek arabası ile gezinmek mümkün. Müzeyi gezmek bir saatinizi alır; ama çocuklarla 2-3 saat dahi geçirebilirsiniz. Biz oradayken genelde çocuklarıyla gezen anneler vardı. Bir de kreş grubu gördük.
Çıkışta Beliz slingde, Alaz bebek arabasında uyuyakaldılar eve dek. İki çocukla ilk müze gezimizi de yapmış oldum. Gelsin sıradaki…
Not: Tüm fotoğraflar bana aittir. Lütfen izinsiz paylaşmayın…