Bizim iki numara geç kalınca, abisi gibi, haftasonları yürüyüşü şart olmuştu. İki hafta önce, Sihl Nehri kıyısında bir yürüyüş rotası bulduk internetten. Hem yokuş olmadığından beni zorlamadı, hem de Alaz denge bisikletini sürebildi.
Sihl Nehri, Schwyz kantonundan başlar ve Zürih kantonuna ilerleyen ve burada Limmat Nehri ile birleşen 73 kilometre uzunluğunda bir nehir. Bir kısmı Zürih’in en büyük tren istasyonu, Zurich Hauptbahnhof’un altından akar. Aslında istasyon nehrin altına inşa edilmiş.
Biz tren yolunun karşı tarafından yürüdük. Toplamda 12 kilometrelik bir yürüyüş olan parkurda ilk olarak bir kamp yeri dikkatimizi çekti. Mevsim sonbahar olduğundan kapalıydı; ama yazın cıvıl cıvıl olduğunu tesisten anlamak mümkün.
Biz yürüyüşü tercih etmiştik; ama birçok insan nehir boyunca bisiklete biniyordu. Özellikle de babalar ve oğullar… Alaz’ın babası da o günlerin gelmesini iple çekiyor 🙂
Nehir boyunca ara ara ateş yakmak ve barbekü yapmak için birçok taştan ocak bulunuyordu. Bir dahaki sefere sucuk-ekmek alalım yanımıza diye konuştuk hatta…
Sihl Nehri ara ara derinleşip ara ara sığlaşıyor. Akıntı ise arada bir güçleniyordu. Bu nedenle de karşımıza sık sık uyarı çıktı ‘Kesinlikle nehri yüzerek geçmeyin‘ diye.
Yürüyüş ve 41 haftalık göbeğim ve başlayan bel ağrıları 12 kilometreyi tamamlayamayacağımın sinyallerini verince, bir sonraki tren istasyonuna varıp oradan trenle geri dönmek başka bir geziye kaldı. Yaklaşık 4-5 kilometre yürüyüp, bir inek çiftliğine vardık ve sonra da geri dönüşe geçtik. Bu kez nehir kıyısından değil, orman içinden yürüdük.
Annemin mantarlara ilgisi, zehirli mi zehirsiz mi tartışmalarımız eşliğinde tekrar nehir kıyısına çıktık. Buradaki banklarda mola verip yanımıza aldığımız abur cuburları tükettik. Londra’da olsa yürüyüş rotaları üzerinde mutlaka sevimli pub-lar olurdu yemek yemek için. Malesef burada çantamızdan çıkanlarla biraz enerji depolayıp yürüyüşü tamamladık.
Alaz’ın, yürüdüğümüz 2-3 saat boyunca nadiren ‘Yoruldum, baba beni sırtına al‘ demesi; ama bizim kolaylıkla ona bu isteğini unutturmamız, bizi şaşırttı.
Bu resimde de annem ve ben, bir de güzel güneş ışığı var. Bizim rotamızda yoktu; ama Adliswil tarafına yani bizim ters istikamete yüründüğünde, Sihlhof’ta nehrin kıyısında çakıl taşlarıyla dolu bir alan varmış çocukların oynaması ve belki suya ayaklarını sokması için. Yine de akıntı sebebiyle dikkatli olmak gerekiyor.
Bu yürüyüş o akşam doğumu başlatmasa da ertesi akşam başlayan doğum sancılarının sebebi olabilir. Yürümek her derde deva! 🙂