Anneannemiz, yeni torun gelecek diye İsviçre sınırlarına giriş yaptı geçen hafta. Torun erken doğmayıp bize gezmek için zaman tanıyınca, anneanneye Zürih’i tanıtma fırsatı doğdu. Biz de bu günleri değerlendiriyoruz. Her gün yeni yerlere gitmeye çalışıyoruz.
İlk resim Zürih Gölü’ne gelen şarap gemileri. 61. kez düzenlenen Expovina 2014‘e denk gelsek de hamilelikten dolayı bu sene şarap olayına giremedik. 15 gün boyunca Bürkliplatz’a demirleyen 12 gemide 4000 çeşit şarap tadılıyor Kasım ayının ilk haftalarında. Sadece şarap tadımı değil, arkadaşlarla yemek ve gece eğlenmek için de gidilesi bir olay. Kasım’da Zürih’e yolunuz düşerse bilginize…
Zürih’in Niederdorf bölgesini gezip, raylı teleferikle çıktığımız üniversiteden manzara izledikten sonra hala yorulmayan Alaz ve anneannesi, Bürkliplatz meydanında, organik pazar kurulan yerde, yakalamaca, kovalamaca oynadılar.
İsviçre’nin inekleri meşhur; adları pek geçmese de boğaları da… Alman heykeltraşın boğa ve çıplak adam heykeli, geniş bir havuzun üzerinde yeralıyor Bürkliplatz meydanında.
Sprüngli çikolatacısının önü, Noel ve yeni yıl için birbirinden güzel çam ağaçları ve çikolata dekorlarıyla süslenmiş. Bu 110 CHF değerindeki Hansel ve Gretel (ve tabii cadı) masalı temalı çikolata ve şekerleme de beni şaşırtmadı desem yalan olur. Alaz sorsa ne diye, bu hikayeyi nasıl ve ne şekilde anlatırım bilemem!
Başka bir günkü gezimizde eve dönerken Bürkliplatz’dan vapura binmeyi tercih ettik. Vapur beklerken de kuğuları ve ördekleri izledik. Aman elinizi görmesinler, hemen car car bağırmaya başlıyorlar yiyecek vereceksiniz sanıp.
Vapur hem turistlerle hem Zürih’in yerli halkıyla hem de okul öğrencileriyle doluydu. Gürültüye rağmen gene de Alaz güneşe karşı koyamayıp uyumayı becerdi. Bana kıyamayan annem, inerken Alaz’ı kucakladı. Üç durak sonra bizim semte varmıştık. Dikkat etmeniz gereken, anons Almanca yapılıyor ve inmek için kapıya gitmezseniz, iskelede bekleyen binecek yolcu da yoksa, vapur hiç durmadan bir sonraki iskeleye doğru devam ediyor.
Vapurdan inince montunu giydirmek için Alaz’ı uyandırmak zorunda kaldık. Bu durumdan hiç memnun kalmadı tabii. Neyse ki ördek, kuğu diye göl kıyısında oyaladık.
Pazar günü de, göl kıyısında yürüyüş ardından Blatterwiese Park‘a gittik. Chinese Garden’ın yanındaki oyun parkında Alaz’ın gönlünü yaptık. Bu parkta birçok restoran, kafe, oyun parkı, tuvalet, yüzmek için sahil ve piknik alanı mevcut.
Johann Jacobs Museum, Museum Bellerive ve Heidi Weber Museum adlı müzeler de parkın içinde ve yakınlarında bulunmakta. Müzeleri gezerken doğada bir mola vermek isterseniz bu park ideal.
Bir diğer gün ise Bahnhofstrasse‘deydik. Yılbaşı ve Noel için caddelerin ve mağazaların süslemeleri son hız devam ediyor, üstelik gerçek çam ve kozalaklar kullanılarak. Henüz caddelerin ışıkları yanmadı, sanırım önümüzdeki haftasonu (Kasım ayı sonu) bir şenlik eşliğinde ışıl ışıl olacak şehir.
Lindenhof, Zürih’e gelen her turistin görmesi gereken yerlerin başında. Şansımıza gittiğimiz gün film çekimine denk geldik. Neyse ki Limmat Nehri ve şehir manzarasını görebildik. Sadece ‘Şşşt‘ diye sessiz durmamızı tembihlediler. Neredeyse 15 dakika boyunca aynı sahneyi 3-4 kez çektiler. Film çekmek de, oyuncu olmak da zormuş…
Son resim de Lindenhof’un yanındaki çocuk oyun parkından. Salıncağı, kaydırağı, tırmanma yerleri ve kum havuzu olan ufak bir park; ama içerisinde genel tuvaletler ve piknik yapmak için çim alan da bulunuyor. Şehir gezisi yaparken çocuklar için parklarda küçük molalar vermek şart.