Otelden sahile inen yol, iniş güzel-çıkış zor

Tatil bölgesi Ticino‘nun en büyük kenti Lugano. Biz de Ağustos’un son haftasonu, İtalya – İsviçre sınırındaki Lugano’ya gittik. Gölün bir kısmı İsviçre’ye bir kısmı İtalya’ya ait. Zaten bu sebeple İsviçre’de Akdeniz havası estiriyor.

Biz Zürih Bahnhof’tan tren yolculuğu yaptık. Ayrıntılar burada. Dileyen arabayla veya uçakla da gidebilir. Biri 2, diğer 3 yaşında iki erkek çocuğu ve 4 yetişkin (biri hamile) olduğundan otele çantaları bırakıp, mayolarımızı alıp kendimizi Lugano’dan yokuş aşağı sahile attık.

Civico Park’ta göl manzarası

Dağlarla çevrili bu göl, su sporları yapmak için ideal. 35 kilometre uzunluğundaki gölün en geniş yeri sadece 3 kilometre. En derin yeriyse 279 metreymiş. Göldeki gezintimiz için buraya buyrun. İlk günümüzü nasıl geçirdiğimizi merak ediyorsanız, okumaya devam edin…

Via Foce

Gerçekten de İsviçre’den çok bir Akdeniz kasabasında gibiydik. Tek fark; deniz yerine göl olması. İnsanlar, İtalyanca konuşuyorlardı. Bir ülkenin 3 hatta 4 farklı anadili olmasına yaşayarak ilk kez şahit oluyodum. Park Civico‘ya doğru ilerlerken İtalyan dondurmamızı almıştık, trende uyuyan Alaz dondurma yalarken trende uyumayı reddeden 2 yaşındaki Ada, bebek arabasında uyumuştu.

Önümüzde yarım gün vardı. Güzel havayı değerlendirmek için parktan sonra nehri aşıp vardığımız Lido‘da (plaj) günü geçirelim istedik. Lidoya giriş ücretli; ama içinde olimpik yüzme havuzu, spor salonları, plaj, oyun parkı ve çocuk havuzu da var.

Çocuk havuzu

Alaz bu kocaman çocuk havuzunu görünce soyunarak suya doğru ilerlerken Ada da gözlerini açmıştı. Çocukları bir süre izledikten sonra, babaları onların başında oyuncaklı havuzda bırakıp, biz anneler plaja gidip göl suyunun tadına baktık. Daha sonra babaları plaja gönderdik; ama farkettik ki bir saattir suda oynayan çocuklar buz gibi olmuşlardı. Zar-zor ikna ederek onları da kumlu plaja taşıdık. Alaz oyuna kendini öyle bir kaptırmıştı ki, kurularken tuvalete yetişemedik ve çişini kaçırdı. Havuza ve denize asla çiş yapmayan oğlum çimler konusunda o kadar seçici değildi.

Alaz, bak arkanda neler var?

Plajda diğer çocuklarla ve onların oyuncaklarıyla oynadılar, ılık kumlar üzerinde ısındılar. Bir ara Alaz’ın arkasına ördek ve kuğu grubu geldi. Suya sırtı dönük Alaz’ı korkutmasınlar diye, yanına gidip uyardım. Kuğulardan biri karaya çıkıp efelenip tıslamayı ihmal etmedi. Ben korksam da Alaz’a korktuğumu belli etmemeye çalışarak, kuğunun yanına yaklaşmamasını tembihledim. Neyse ki kuğu da oğluma bağırmayı bırakıp kendi yoluna gitti.

Çocuk havuzundan çıkarken, tekrar gireceklerine dair söz vermiştik. Bu kez süre kısıtlaması koyduk. 10 dakika oynadıktan sonra ‘5 dakika sonra çıkıyoruz‘ dedik. O 5 dakikayı aşsak da daha kolay oldu ayrılmaları, tabii bir de oyun parkına uğrayacağımızı söylediğimizden…

Lido, güzel ve rahat bir yarım gün için ideal bir yer. Restoran, kafe, kabinler, duşlar ve geniş çim alanıyla piknikler için de ideal. Akşamüzeri lidodan ayrılırken Lugano’nun İsviçreliği tuttu ve yağmur başladı. Hem de gökyüzünde güneş hala parıl parıl parlıyorken…

Park Civico’nun çocuk oyun parkı
Lido dönüşü, parktayken yağmur henüz bastırmadığından yorgunluktan bitmiş çocuklarımızla göle nazır anları fotoğrafladık…

Belediye binasının da bulunduğu meydanda bir saçak altında mahsur kaldık. Şakır şakır yağan yağmurun biraz hafiflemesini bekledik. Neyse ki havuzda oynamaktan ve koşturmaktan sakinlemiş oğullarımız sessizce pusetlerinde oturup yağmuru izlediler.

Lugano Belediyesi

Buraya dek sıkılmadan okuduğunuz için teşekkürler… Az kaldı bitiyor 🙂

Riva Vincenzo Vela
Akşamında otelin önerdiği bir pizzacıya gittik; Pizzeria Galleria. Yemek saatinde oturacak masayı zor bulduğumuzdan güzel bir yer olduğu belliydi. Pizza enfesti; ama çok kalabalık olduğundan servis pek başarılı değildi. Bahçesinde oturduğumuz için çocuklar da masa etrafında dolaşıp sorun yaratmadılar. Ardından müzik festivali için trafiğe kapanan sokaklarda koşturdular. 
Plajdan dönerken gördükleri; ama akşam yemeklerini bitirirlerse binebilecekleri atlıkarıncanın itfaiye kamyonuna bindiler. İndirmek güç oldu elbette…

O haftasonu Blues to Bop adı altında müzik festivali vardı şehirde. Dört farklı sahnede açıkhava konserleri düzenlenmişti. Biz merkezde kaldığımızdan sadece ikisine denk geldik. Çocuklar için hayli geç bir vakitte akşam 9 gibi başlamıştı konserler. Biraz dans ettiler, sokakta koşturma ardından pusette dinlenmeyi yeğlediler etraflarındaki kalabalığa bakınıp.

Bir zaman sonra Ada oğlan babasının kucağında uyudu. Alaz ise babasıyla dans ardından pusette boş gözlerle etrafa bakınıyordu. İkinci konserin olduğu yer yokuşun başıydı. Bu nedenle izlemek çok daha keyifliydi. Konserlerde her yaş grubundan insan vardı, hatta biz genç bile sayılırdık 🙂

Ertesi gün gezmeye devam edeceğimizden ve çocuklar sebebiyle erkenden uyandırılacağımızdan biz de geç olmadan otele dönüşe daha doğrusu tırmanışa geçtik. Ertesi günkü vapurla göl gezintisi ve kıyı köyleri yazısı da okumanızı bekliyor bu linkte

* İşte benim için günün favori resimlerinden biri. Musluk suyunun rahatlıkla içilebildiği İsviçre’de göller, nehirler ve çeşmeler sayesinde susuz kalmak imkansız. Özellikle de henüz dondurma yemiş Alaz’ın ağzını, burnunu ve ellerini temizlemek için bu çeşmeler ideal.
Yazar

Yorum Yaz

Pin It
Bu sitedeki tüm içerikler Digital Millennium Copyright Act ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu'na istinaden koruma altındadır. Buradaki hiçbir içerik (Yazı, Fotoğraf, Video vb.) site KULLANIM ŞARTLARI'nda da belirtildiği üzere izinsiz olarak kopyalanamaz, alıntı yapılamaz, başka yerde yayınlanamaz

© 2019 Tasarım Blogger Tasarım.