Annem hep der, ‘Siz Alaz’ı Londra beyefendisi gibi yetiştiriyorsunuz‘ diye. Neden böyle der biliyor musunuz? Oğlum, Türkiye’ye geldiğimizde hep başka çocukların kurbanı olur da ondan…

Çocuklar onu ısırırlar, bizim oğlan ısırmaz – diş çıkarırken bir beni ısırdığı olmuştur belki birkaç kez o kadar. Başka çocuklar Alaz’ı iterler, bizimki güler, oyuncağını uzatır paylaşmak için. Çocuktan tokat yer (Türkiye sınırlarında) herkes ‘Oğlum sen de ona vur‘ diye üzerine gider, Alaz şaşırır, üzülür ‘Anne, bu çocuk çok yaramaz, gidelim‘ diye boynuma gömülüp ağlar. Yani Alaz vurmaz, vuramaz…

İki bebek kuzeniyle başbaşa odada bıraktığımızda görürüz ki ya onları örtüyor, ya öpüyor, en fazla emziklerini alıp kendi ağzına sokuyor. Sevecen bir çocuk bizimki. Yumuşak huylu. Kendi kardeşi doğunca da böyle davranacağını umuyorum! Biri elinden oyuncağını almaya kalkarsa itiraz ediyor elbet, sesli hatta çığırtkan bir şekilde; ama gösterdiği tek fiziksel tepki elini dur der gibi çocuklara doğru uzatması.

Bunda bizim payımız var mı? Vardır heralde. Londra’da aileler parklara çocuklarını başıboş pek salmazlar. Uzaktan da olsa gözleriyle izlerler ve bir yanlış gördükleri zaman çocuklarını da alıp özür dilerler. Elbette çocuktur, yanlış yapar; ama özür dilemek, yanlış yaptığını belirtmek gerekir ki bir daha aynı hareketi yapmasın. Biz de böyle yaptık. Daha küçükken Alaz da, başka çocukların oyuncağını alırdı, sonra çocuk bunu iter, teper bir şekilde oyuncağını geri isterken canını yakardı. O zaman derdim ki, ‘Sen çocuğa sordun mu oyuncağını alabilir miyim diye?‘ Çünkü o sırada diğer çocuğun annesi de kendininkine ‘Paylaş oyuncağını‘ diye tembihler, kendi çocuğunun elinden alıp Alaz’a verirdi. Biri Alaz’ı ısırsa, saniyelik olay yanında olsam bile engel olamadığım olmuştur, anne yerin dibine geçer utançtan, özür diler, diletir çocuğuna da. Biz böyle yetiştik mi bilmiyorum; ama Alaz ilk 3 senesini böyle geçirdi. Haliyle Türkiye’ye geldiğimizde hep kurban olan oldu. (Yanlış anlaşılmasın, genelleme yapıyorum, yoksa Türkiye’de de çocuğuna müdahale edip özür dileten anne-baba gördüm)

İsviçre’de durum daha farklı. Anneler çocuklarını parka getirip arkaları dönük bir şekilde oturabiliyorlar. Çocuklar küçüklükten beri halatlara tırmanmaya, paslı gerçek gemilerde zıplamaya alışmışlar. İngiltere’nin cicili-bicili farklı çocuk yaşlarına uygun parklarında ‘Health & Safety‘ kurallarına göre oynayan Alaz, burada zorlanıyor. Ya ürküyor, ya tırmanamıyor, ya çekiniyor, ya da her defasında kafasında bir morlukla eve dönüyor.

Dün biri Romanyalı, biri Polonyalı ikisi de üniversite okumuş, ikisi de kısa bir süre Londra’da yaşamış, 3 senedir de İsviçre’de yaşayan iki anneyle buluştuk. Polonyalı olan çocuğum ne yaparsa yapsın tavrındayken, Romanyalı olan benim görmediğim yere gitmesin diyordu. Polonyalı olan ‘Özür dilemesine gerek yok, o henüz 4 yaşında, topu atma sırası ondaydı, elinden topu alırlarsa benim oğlum da sinirlenip yanak tırmalamakta haklı diye oğlunu savunurken, Romanyalı anne ‘Özür dilemesi gerek, top sırasını başkasının alması, ona, diğer çocuklara fiziksel şiddet uygulamasını gerektirmez‘ diyordu. Birbirlerini önceden tanıdıkları için, ortamda yeni olduğum için hiç karışmadım. Sadece farkettim ki burada işler İngiltere’deki gibi işlemiyordu. Kavga eden çocukların, sorunlarını kendileri çözsün diye bir başlarına bırakılması olabilirdi elbet; ama 3 yaş grubu için bence erken…

Kendi açımdan bakarsam, Alaz’ı bir süre daha göz ucunda tutmam gerektiğini biliyorum. Oğlum kimseyi bilerek incitmedi, incitmez (!). O nedenle kendisinin de incinmesini istemem her anne gibi. Elbette görerek, yaşayarak öğrenecek farklı davranışları; ama açıkçası ağaç yaşken eğilir ve Alaz’ın yapısının çok da değişeceğini zannetmem. Öte yandan henüz doğumuna 3 ay kalan kız bebeğim, daha şimdiden içimde yürümüyor, koşturuyor sanki. Hani kız bebekler yüzer, erkekler teperdi anne karnındayken? Neyse anlaşılan dağlara tırmanacak erkek fatma tipli (İsviçreli kadınlar için de öyle diyorlar) bir kızımız olacak ve belki birkaç sene sonra parklarda Alaz’ımı koruyacak, kimbilir?

Not: Açıkçası şiddet sevmeyen ve uygulamayan bir erkek çocuk yetiştirdiğim için de memnunum. Büyüdüğünde de kız arkadaşına, karısına ve çocuklarına el kaldırmayacağını bilmek içten içe beni sevindiriyor.

Yazar

5 Yorum Var

  1. Sizi tebrik ediyorum, daha 1 hafta önce başımıza gelenleri yazımda belirttim. Oğlum o kadar sevgi dolu bir çocuk ki, herkesi de kendisi gibi sanıyor. Parkta oynarken bir çocuk gelip yanağından kocaman ısırdı oğlumu, öyle bir ısırmaki iz kalmasın diye çok uğraşıyorum. Ama ısıran çocuğun annesinde bırakın özür dilemeyi, oğlum için geçmiş olsun bile demedi. Ağaç yaşken eğilir, iyi aileler iyi çocuk yetiştirir. Anne çok önemli burada, çocuk denileni değil gördüğünü yapıyor çünkü.

    Size İsviçrenin bol oksijenli parklarında iyi oyunlar dilerim…

    • Geçmiş olsun, umarım iz kalmaz. Ben bitkisel bir ürün olan Arnica krem kullandım yanağı ısırıldığında, çok şükür geçti; ama tabii bir ay mor bir yanakla gezmişti 🙁

      Sizin-benim gibi düşünen annelerin sayısı arttıkça Dünya çok daha güzel bir yer olacak eminim.
      Sevgiler, Deniz

    • Arnica iyi bir seçim, eczacı olduğumdan ilaçların bizzat içindeyim. İçerisinde arnica ve başka maddeler olan bir krem kullanıyorum. Sıkıntımız yok şimdilik:)

      Sevgiler…

Yorum Yaz

Pin It
Bu sitedeki tüm içerikler Digital Millennium Copyright Act ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu'na istinaden koruma altındadır. Buradaki hiçbir içerik (Yazı, Fotoğraf, Video vb.) site KULLANIM ŞARTLARI'nda da belirtildiği üzere izinsiz olarak kopyalanamaz, alıntı yapılamaz, başka yerde yayınlanamaz

© 2019 Tasarım Blogger Tasarım.