Size bu satırları göbeğimi, laptopu ve çayımı zor sığdırdığım Easyjet uçağının koltuğundan yazıyorum. Alaz mı? O yanımda uzanmış 2 saattir uyuyor…
Bodrum’daki havaalanının işletmesini İtalyanlar’ın aldığını duymuştuk. Otopark dahil birçok hizmet yabancılaştırılmış ve ücretlendirilmiş. Ücret derken fahiş fiyatlardan bahsediyorum. Bir şişe portakal suyu 13 TL olabilir mi normal hayatta? Ya da bir Americano kahveye kim 10 TL verebilir Türkiye şartlarında? İngiltere’de havaalanında su, yemek ne kadarsa şehirde de o kadar örneğin.
Neyse bundan bahsetmeyecektim… İnşaatını kim yaptı bilmiyorum; ama iç ve dış hatlar ayrı. Dış hatlara vardığımızda pırıl pırıl bir binaya güvenlik kontrolde hiç sıra beklemeden girdik. Easyjet kontuvarında da sıra yoktu. (Easyjet Bodrum-Londra arası aktarmasız uçuyor.)
İstanbul’un keşmekeş havalimanları ardından pasaport kontrol ve güvenlik dahil hiç sıra beklemediğimiz Bodrum Havalimanı, Avrupa standartlarındaydı. Tabii iç hatlar geçen sene hatırladığım kadarıyla küçük ve biraz sıkışık olsa da yine İstanbul şartlarından iyiydi o zaman.
Havaalanında bir kafe |
Alaz hemen hemen her havaalanında çocuk oyun alanı olmasına alıştığından hemen parka gidelim demeye başladı. Tesadüf ya, hemen de oyun parkı işareti gördük asma katta. Yukarıya çıktık. Üzeri açık bir alan vardı sigara içmek için kullanılan bir de lounge. Park falan yoktu görünürde. Lounge girişindeki görevliye sorduk. İçeride bir oyun alanı bulunduğunu, kişi başı 29.5 Euro ödersek lounge hizmetlerinden faydalanabileceğimizi belirtti. Yok mersi deyip, alt kata indik. Bu bölümde Alaz’ın deli danalar gibi koşacağı, oynayacağı ve uçaklara bakacağı alan vardı. Ne gerek vardı paralı oyun parkına?
Daha önce de bu konuda yazdığım gibi, CIP/VIP çocukları çocuk da diğerleri değil mi? Her birinin havaalanındaki oyun alanından faydalanması gerekir. Henüz dünyanın her ülkesini görmüş değilim; ama hatırı sayılır sayıda havaalanında hem de Alaz ile bulundum ve böyle bir ayrımcılığı sadece Türkiye’deki havaalanlarında gördüğümü tekrar belirteyim.
Bayılıyor böyle boş kafaların olduğu yere geçip poz vermeye! |
Uçağa binerken yer hostesi, ‘Siz hamilesiniz sanırım. Kaç haftalık?’ dedi. Aldı mı beni bir telaş? Bir yandan 22 diye cevap verirken diğer yandan benden belge falan istemesinler şimdi diye. Öyle ya ne bilecekti doğru söylediğimi? Neyse hostes başka soru sormadan bizi uçağa yönlendirdi. Eşim ve ben ayrı ayrı Türkiye’ye geldiğimiz için dönüşte otomatik check-in sebebiyle uçakta ayrı koltuklara verildik. Neyse ki uçak boştu ve rica edince en arka sırada 6 koltuk üçümüze kaldı. 20 gündür tatilde öğle uykusu uyumaya alışan ben, öğle uykusu vakti çoktan geçmiş Alaz ile uçak kalkar kalkmaz uyumuşuz. Bir ara ön koltuktaki 10 aylık yaramaz mızırdandı ona araladım gözlerimi. Anne-baba İngiliz olduğundan bebek ağladı diye panik yapmıyor, hatta oldukça da cool-lardı. Baba arada bir şşş dedi sakince. Annenin kılı kıpırdamadı. Zaten bu İngiliz babaların annelik içgüdüsü İngiliz annelerden daha fazla diye düşünüyorum.
Sonra uyumuşum yine. Birden uçak sallanıp kemer ikaz ışıklarının yandığı anonsu yapılınca açtım gözlerimi. Öyle böyle değil, yaklaşık 30 dakika süren bir türbülans bizi salladı bir o yana bir bu yana. Korkmadım; çünkü hostesler sıcak içecek haricinde yiyecek – içecek servisine devam ediyorlardı. Alaz kıpırdamadı bile; ama öbür ufaklık karnıma tekmeleri savurdu. Neden bu kadar sallandığını merak etti diyeceğim ama günlerdir yüzüyordum zaten. Neyse uyandık işte.
Önümüzdeki bebek de uyuyamamıştı. Dadada-ları sıralayıp gürültü yapınca sonunda babası kanguruya yerleştirip uçakta bir aşağı bir yukarı yürüdü. Uçağa binerken çok fazla çocuk olduğunu gözlemlemiştim; ama arkada kaldığımızdan mı yoksa çocuklar genelde uslu olduğundan mı bilmem sesleri pek çıkmadı. Geliş uçağımızdaki tantana yoktu yani.
Alaz uyurken birer de çay söyleyip babannemizin poğaçalarıyla hüplettik eşimle. Tam takır kuru bakır bir ev mutfağı bizi bekliyor. Çocukla tatile çıkmak değil, tatil sonrası eve dönmek zor olan bence 🙂
* EasyJet’te en çok hoşuma giden, uçağın inmesine yakın cepte kalan bozuk paraları çocuklara yardım için UNICEF adına toplamaları. İtalya’dan, İsviçre’den, Kanarya Adaları’ndan dönerken de Türkiye’den dönerken de her kurdan bozuk parayı topluyorlar. Şimdiye dek bu şekilde 3 milyon İngiliz sterlini birikmiş.