Alaz, ben, bir büyük valiz, birer sırt çantamız ve 19 haftalık göbeğim tramvay ve tren yolculuğu ardından havaalanındaydık. Valiz büyük ve dolu; ama 15 kilogram yoktu. Tekerlekli olduğundan bana bir yükü olmadı. Alaz da artık abi olduğundan oyuncak, kitap ve boyalarının olduğu sırt çantasını takıp valizin bir ucundan tutuyor, sözde bana yardımcı oluyordu.
Yanımdaki bayanın iki çocuğu kendilerini çok güzel oyaladılar. Bebek biraz huzursuzlandı, annesi emzirdi. Sonra uyuttu, uyandığında babasına verdi oynamaları için. Üç kardeşin de sesi çıkmadı diyebilirim. Onlar da Alaz gibi çizgi film izlediler bir süre.
Türk anne ve oğlu ise hostesler dahil herkesi bıktırdı diyebilirim. Çocuk koltukta oturmuyor, sürekli koridorda koşturuyordu. Anne de peşinden. Koltuğa geçmek durumunda kaldıkları anlardaysa çocuk ciyak ciyak ortalığı inletiyordu. Yanlarındakiler bile arkada bazı koltukların boş olduğunu öğrenince yerlerini değiştirdiler. Kısacası ne çocuk, ne anne yolculuk boyunca rahat edebildi ne yazık. Küçük çocuk, biz uçağa binerken pusetinde uyuyordu. Muhtemelen pusetin katlanması ve teslimi sırasında uykusunu henüz almadan uyandırıldı ve bu nedenle uçağa biner binmez ağlamaya başladı. Sonrasında da uykuya dalamadı. Bu sebeple koridorda koşturmadığı sürece huysuzdu ve çok ama çok ağladı. İnanın abartmıyorum…
Gezgin anne okuyanlar bilir ki ne yapıp etmeli, çocuk özellikle de günde tek uyku uyuyorsa artık, gündüz yolculuğunda uçakta uyutulmalı. Alaz, bebekliğinden beri yaşına göre minimum uyku uyur; ama uçağa bindik mi, öğle saatlerindeyse uyumasına önceden izin vermem ve dolayısıyla uçak kalkarken uyuyakalır. Mutlu bir çocuk hem bana rahatlık, hem de diğer yolculara. Yazdığım gibi ne yapıp etmeli, uçağa binene dek çocukları uyanık tutmalı… (Bodrum dönüşünde takside uyumasın diye ne numaralar yaptım, hikayeler anlattım gözleri kapanan Alaz’a. Havaalanında enerji ve yorgunluk tavan yapmıştı; ama uçakta 2 saat uyudu)
Uçak inerken kemerler bağlanacağından ön sırada gene bir kıyamet koptu tabii ki. Hostesler bile defalarca gelip susturmaya çalıştılar. O anne bir daha çocuğuyla yalnız uçağa binmeye cesaret edebilir mi? Bilmiyorum… Oysa ben Alaz ile başbaşa yolculuklarımızda çok daha rahatım, Alaz da öyle. Babası yanımızdaysa daha şımarık ve hareketli oluyor. Nabza göre şerbet olayı.
Başka bir örnek de check-in esnasında karşılaştığımız, gene Türk ailenin küçük kızı. Alaz ile yaşıtlardı. Alaz sırtında çantası elimi tutup sırada beklerken o kız oyuncak puseti kaldırıp havaya atıyor, yerden yere çarpıyordu. Biz şaşkınlıkla kızı izlerken babası gülüyor, annesi; yapma bak kardeş nasıl uslu uslu bekliyor diye Alaz’ı gösteriyordu. Bu sahnede anne, kızın yaptığı bu hareketi benimsemediğini belli ederken, baba kızının yaptığı yaramazlığa gülüyordu. Bilmem anlatabildim mi? Uçağa binerken annesiyle biraz lafladık ve umarım uçakta uyur, uyusun diye sabah erkenden kaldırdım (8’de) diye anlatıyordu. Uyudu mu uyumadı mı bilmiyorum; ama yolcuların üçte biri 5 yaş ve altı çocuk olan uçakta, en çok koridorda peşinden annesi koşan evlere şenlik oğlan çocuğunun sesi çıktı.