Normalde seyahat dışındaki konulara blogda yer vermiyorum aslında. Bu kez istisna olarak bizim evde bu akşam oynanan bir evcilik oyununu anlatacağım. Konusu, otel-tatil-dünya turu olduğundan buraya yazmaya karar verdim; çünkü fark ettim ki seyahatlerimiz çocukların oyunlarını bile etkiler olmuş…
Evcilikteki halleri |
Bugün tüm gün dışarıdaydık; Alaz sabah 8’de okula gitti – kendi başına otobüse binip -, Beliz’i 9’da orman okuluna bıraktım ve spora gittim. Alaz 12’de çıkıyordu ve ‘Anne bugün beni sen al’ deyince kıramadım; sporda oyalanıp onu okuldan alıp yakındaki Park im Grüne‘ye gidip yemek yedik ve Migros’tan -evet İsviçre’nin en ünlü marketi – alışveriş yaptık hızlıca. Çünkü öğleden sonra saat tam 1’de Beliz’i ormandan almamız gerekiyordu. 2’de de başka bir semtte Alaz’ın yüzme kursu başlıyordu. Tabii havuzda biri yüzer diğeri bakar olmamak için sabahki spor ve duş ardından öğleden sonra 2 saat daha havuzda çocuk eğlendirdim. Akşam 4:30’da eve vardığımızda üçümüzün de pili bitmişti.
Gelelim Oyuna…
Eve girer girmez Alaz ödevini yaptı ve hemen Beliz’e dönüp ‘Sen telefonunu al anne ol, ben iPadimi alayım baba olayım. Bir de bebek bulalım‘ diyerek odalarına koştu. Bu arada telefon, oyuncak plastik cep telefonu, iPad de bir çeşit atarimsi oyuncak, gerçek iPAd değil; ama o öyle sanıyor. Neyse…
Konuşmalarına kulak kabarttım; anne-baba-bebek deyince falan genelde bizi taklit ediyorlar. Sonra dolaptan çanta almaya geldiler, tekrar odalarına gittiler, hararetli konuşmalar geçiyordu aralarında. Sonra bir baktım Alaz içi dolu bir sırt çantası takmış, elinde pusula, kafasında gözlük. Beliz, omzunda dolu bir çanta, kafasında tokaları, bebek arabası iterek ve pusulaya bakarak evi oda oda gezmeye başladılar. Sonunda salonun koltuğu yanında durdu ve Alaz ‘İşte burası, Avustralya’ya geldik.‘ dedi.
Başladılar çantalarını boşaltıp eşyaları salonun farklı köşelerine yerleştirmeye. Otelde kalıyorlarmış, dünyayı geziyorlarmış. Planları yokmuş; ama sonra Meksika’ya gideceklermiş. Ben de otel sahibi oldum da öyle öğrendim detayları.
Oyuncak tabak-çanaklar, kitaplar, bebeklerinin oyuncakları bile var çantada; aktivite çantası hazırlamışlar oyuncak bebeğe otelde sıkılmasın diye 🙂 Her şeyi yerleştirdikten sonra Alaz bitti, deyip oturdu. Beliz, çantasından Alaz’a ait bir parça daha çıkarıp ona doğru elinde salladı. Alaz, ‘Ogf bak bunu unutmuşum‘ deyip alıp yerleştirdi. Gözlem doğru, ben de her otel odasına girince ilk iş eşyaları yerleştiririm…
Alaz, ‘Yerleştirdik her şeyi. Ben şimdi iPadde iş yapacağım. Sen biraz git’ dedi Beliz’e. Aradan 5 saniye geçmeden de ‘İşim bitti, şimdi biraz oyun oynayayım‘ dedi. Beliz de telefonunu aldı eline, oturdular.
‘Siz otelde oturmaya mı geldiniz?‘ diye sordum. Avustralya’yı gezmişler, yorulmuşlar, oturmuşlar. Her yeri gezip en son Meksika’ya gideceklermiş. ‘Bebeğe birşey lazım mı? Bebek yatağı hazırlayayım mı?‘ dedim. ‘Yok, o bizimle yatar‘ dediler. (Normalde onlar da tatilde bizimle uyumak istiyorlar ya)
‘Kaç çocuğunuz var?‘ dedim. Beliz 2, Alaz 4 dedi. Sadece ikisini yanlarında tatile getirmişler, öbür ikisini evde bırakmışlar küçük oldukları ve çok ağladıkları için halası ve kuzeni bakıyormuş (Bu kısmı nasıl uydurdular bilmiyorum. Böyle birşey olmadı hiç bizde çünkü)
‘Hmm, iyi taktikmiş. Ben de çok ağlayan çocuklarımı evde bırakayım bir dahaki sefere‘ dedim.
Aradan zaman geçti başka oyunlara daldılar. Yemek yedik. Sonra salonu öyle dağınık bırakmasınlar diye ‘Otelin sezonu bitti, kapatıyoruz. Siz de hesabı ödeyin ve odayı boşaltın‘ dedim. (Anne olarak söylesem, bir itiraz bin itiraz işitirdim) Çantasından bir kart çıkarıp ‘Kredi kartıyla ödeyeceğim!’ dedi. Ödeyip, toplandılar ve pusulayı ellerine alıp yön baka baka odalarına, Japonya’ya gittiler. Hemen eşyaları çıkarıp odaya yerleşirken Alaz ‘Bak bebek, ben küçükken buraya tatile gelmiştim annemlerle, o zaman bu lego oyuncakları yapmıştım. Hala burada sen oyna diye bırakmışlar‘ diye anlattı oyuncak bebeğe. Beliz de hemen onun gibi anlatmaya çalıştı; ama lafını kesti Beliz’in ‘Hayır, sen bebektin o zaman. Hatırlamazsın‘ dedi. (Kaba adam!)
Sonra bana gelip ‘Japonya’daki otel odamız çok dağınık, neden toplu değil?‘ diye hesap sordular! Ben de otel sahibi olarak odaların çocuk dostu olduğunu, bu sebeple oyuncaklarla doldurulduğunu söyledim. Ayrıca ‘Otelimiz eko resort olduğundan, hava kararınca ışıklar kapanacaktır. Lütfen pijamalarınızı giyin. Birazdan çocuk kulübünde kitap okunacak‘ diyerek yatak olaylarına da giriştim sinsice.
Sonra laf bir şekilde gemiye geldi. ‘Buradan Meksika’ya gemiyle mi gideceksiniz?‘ dedim. Alaz, ‘Meksika çok uzun sürer gemiyle. Bir planımız yok, dünyayı geziyoruz. Buradan gemiyle Tayland’a geçeriz.’ dedi.
Sonra yatağa geçtiler…
Bu oyunun her anını aklıma yazmak istedim; ama eminim birçok enteresan cümleyi de unuttum. Merakları, ilgileri ve gezmeleri çok olsun… Rüyalarında Meksika’ya varsınlar…
NOT:
Alaz’ın sene başından beri tüm hayali Meksika’ya gitmek ve walhai denilen balina köpek balıklarını görmek. Meksika takıntısı oradan. Çünkü bu tür köpek balıkları ile Meksika Cancun yakınlarında yüzmek mümkünmüş. Hatta büyüyünce dalgıç ve sualtı fotoğrafçısı olup balina köpek balıklarıyla yüzmek istiyor. Buraya not düşelim, belli mi olur?
Hmm… Beliz de denizkızı olmak istiyor büyüyünce. Neden olmasın?!