Batı Amerika Road Trip, filmlerden görüp de izlediğim kadarıyla, hayallerimden biriydi. Utah, Arizona, California ve Nevada’yı kapsayan arabayla Amerika gezimiz 5 National Park ve birkaç State Park içerirken müthiş manzaralı yollardan geçiyordu. Route 12 diye bilinen ‘ A Journey Through Time Scenic Byway’ bir kısmıyla meşhur Historic Route 66 rotasının Los Angeles ayağı ve Pacific Coast Highway de güzergahımız üzerindeydi.
Las Vegas’taki 2 gece ardından kiraladığımız araçla Whole Foods markete uğradık ve yaklaşık bir saati alışverişe harcayıp – bagajı doldurup – 7 gün 7 geceyi farklı yerde ve otelde geçireceğimiz yola koyulduk. Herkesin aksine biz bu bölgeyi saat yönünde, kuzeyden güneye doğru Grand Canyon etrafından gezecektik. Normalde, güneyden kuzeye doğru gidiyor çoğu gezgin.
Valley of Fire State Park, St George, Hatch
Uzun bir yol ve gün bizi bekliyordu. İlk durağımız Valley of Fire State Park idi: Las Vegas’tan yaklaşık 1 saat uzaklıktaki kırmızı kayalar. Bu bölge haritası, gezdiğimiz noktalar aşağıda, ayrıntılı yazım:
Valley of Fire ardından, St George’a doğru arabayı sürdük. Nevada eyaletinden Utah’a geçtik. İkinci molamız, gerçek dinozor fosillerinin bulunduğu St. George Dinosaur Discovery Site at Johnson Farm‘dı. Çocukla mola vermek için de harika bir yer, içinde oyun parkı bile var. Harita yazı sonunda, ayrıntılı yazım burada:
Uzun dinazor keşif alanı ve atıştırma molası ardından tekrar yola koyulduk, kuzeye Cedar City’ye doğru. Seyahati planlarken, Zion National Park veya Bryce National Park arasından birini seçmemiz gerekiyordu tüm zamanımızı iyi değerlendirmek için. Zion’u toplu taşımayla gezmemiz gerektiğinden daha esnek olmayı tercih ettik ve Bryce’dan yana kullandık hakkımızı. Valley of Fire’da şortla gezip aynı gün Black Mountain etrafındaki karla kaplı yollardan geçtik. Manzaralar muhteşem, küçük göller donuktu.
İlk geceyi Bryce Canyon yakınlarındaki Hatch’de geçirdik. Akşamüzeri gün batımında vardığımız B&B ve sahibi babacan adam çok şirindi; The Riverside Ranch RV Park Motel & Campground. Vaktimiz olsaydı alanda ateş bile yakabilirdik. Akşam yemeği için civarda çok seçenek yoktu, yakında önerdikleri bir yere gittik ve odaya döner dönmez uyuduk. Sabah kahvaltı ardından Bryce Canyon National Park’a vardık. Harita yazı sonunda, park gezimizle ilgili ayrıntı yazım burada:
Bryce Canyon, Grand Staircase-Escalante National Monument, Tropic
Önümüzdeki hafta birçok kez National Park ziyaret edeceğimiz için ve her birine ayrı ücret ödememek için burada 80 USD’a 1 yıllık National Park Pass satın aldık. Sanırım 4 park ücreti yerine geçiyordu. Hakkını verdik. Önerilir…
Bryce Canyon ardından arabaya atlayıp Grand Staircase-Escalante National Monument’e doğru sürdük arabayı. Gördüğümüz her güzel köşede de durduk. Birisi de Utah 12 üzerine saklanmış Kiva Koffeehouse idi. Harika atıştırmalıkları, şahane kahvesi, enteresan mimarisi ve hepsinden güzeli hayranlık veren manzarası ile ağzımızı açık bıraktı. Çocuklar bahçesinde epey eğlendiler.
Escalante dönüşünde Escalante Petrified Forest State Park’a uğradık. Ufak bir yürüyüş ve göl kıyısında serinleme ardından Tropic’e, o geceyi geçireceğimiz ahşap B&B’ye vardık: Bryce Canyon Inn Cabins. Yakındaki harika pizzacıda akşam yemeği öncesinde şirin kasabayı turladık yürüyerek. Çocuklar tüm gün arabadaydılar ve gün içinde hareket molaları yaratıyorduk. Ertesi gün yolumuz hem eğlenceli hem de uzundu.
Lake Powell, Page, Lower Antilope Canyon
Utah’ta başlayan sabah güneye, Kanab’a doğru sürdük arabayı. Orada kısa bir mola verdik, yemek için erkendi henüz, Kızılderili figürlü hediyelik eşyalar satın aldık. Utah Arizona sınırında doğuya Lake Powell’e doğru gittik. Eyaletler arasında saat farkı vardı ve bu sayede 1 saat kaybettik. Bu yol oldukça düz ve sıkıcıydı; varacağımız nokta ise Page idi. Bir süre sonra yoldan sıkılıp Lone Rock tabelasından saptık ve karşımıza harika bir yer çıktı. Tesadüfen…
Lake Powell’ın bu ucunda birçok karavan ve kamp yapanlar arasında plajı, güneşi ve pırıl pırıl suyu gören bazılarımız kendini yüzmekten alıkoyamadı. Sonra kurulanıp tekrar yola koyulduk.
Glen Canyon Dam Bridge’deki kısa moladan sonra aylar öncesinden bilet aldığımız, her gruba ayrı saat belirlenen (hatta eyalet geçişinde saat kaybettiğimizden bir an paniklediğimiz) eşimin de sabırsızlıkla beklediği Lower Antilope Canyon’a ulaştık. Kızılderili ailelerin işlettiği ve tur usulü gezilebilen bu Upper ve Lower Antilope kanyonları muhteşem. Sanırım en çok fotoğraf çektiğimiz yer oldu. Harita yazı sonunda, ayrıntılı gezi yazısı:
Akşam yemeğine çok önerilen bir Meksika restoranına gittik: El Tapatio. İçerisi tıklım tıklım doluydu, masa bulduğumuza çok sevindim. Çocuklara uygun menü, bize uygun Margaritalar ile sanırım hayatımda yediğim en güzel ve renkli Meksika yemeğiydi. Page’de küçük bir havuz dışında hiçbir özelliği olmayan Wyndham otellerinden birinde kaldık.
Horseshoe Bend, Grand Canyon National Park
Sabahki manzaramız çöldü. Arizona’daydık. İlk durağımız Horseshoe Bend oldu. Muhteşem doğa içinde kaybolmaya başlamıştık ve o akşamüzeri ‘Bucket List’imden bir noktaya ulaşmayı umuyordum…
89 No’lu otoyolla güneye inip hiç mola vermeden Grand Canyon National Park’ın güneydoğusundan Desert View Watchtower’a vardık. Harika bir gün, anlatılamaz yaşanır şeklinde manzaralar görüntüler ile Desert View yolunda dura kalka akşam kalacağımız park içindeki işletmeye, Yavapai Lodge, vardık. Bir sene öncesinden konaklama yerini planlarsanız daha iyi bir yerde kalabilirsiniz. Kaldığımız yer, lokasyon olarak muhteşem; ama devlet kuruluşu lojmanından farksızdı. Ve gün batımından sonra hava çok soğuktu…
Pembe ve kırmızımsı kayalar ve kanyonda yılan gibi kıvrılan yeşil Colorado Nehri’ni izleyerek güneşi batırdık. Gündüz kayalar arasında, gece ateş başında iki günü geçirdiğimiz Grand Canyon yazım:
Joshua Tree National Park
6. gün üzülerek de olsa Grand Canyon’a veda edip önce Kaibab sonra Coconino National Forest arasından güneye gittik. İstikamet Twentynine Palms idi. Aynı gün içine bu kez Arizona ve California eyaletlerini sığdıracaktık. Yol oldukça uzun, ormanlardan sonraki bölüm çöl olduğu için de sıcak ve sıkıcıydı. Joshua Tree National Park tabelasını gördüğümüzde önümüzde 56 mil daha olduğunu fark edememiştik. O kısımda artık ben direksiyona geçtim, o güne kadarki en sıkıcı ve uzun yol olmuştu. (Yaklaşık 7 saat)
Akşamüzeri parka varmış, ilginç Joshua ağaçları arasından koşup kayalara tırmanmıştık gün batmadan. Bu bölümün en güzel yanı konakladığımız yerdi. Çöl ortasında, bahçe içinde bir karavanda kalacaktık. O yüzden markete uğrayıp akşam yemeği için alışveriş yaptıktan sonra şirin ötesi Airbnb karavanına vardık. (Airbnb için indirim kodu isterseniz, buradan kayıt olun)
Ortalık karardıktan sonra yıldızları izleyip, sesleri dinlediğimiz çok cool bir konaklama ardından, yine cool Joshua Tree National Park’a girdik. Yolculuk filmlerinden bir kare gibi olan cafe-shoplarda da durduk elbette. Araçla gez-dur-tırman-gez-dur-kalk-in-dur-kalk-in-bin şeklinde Hidden Valley, Keys View ve Cottonwood Springs Road boyunca ilerledik. Cactus City ile kaktüs bahçelerinden ve çölden ayrılıp okyanusa, San Diego’ya ilerledik. Çöl dışında Joshua Tree’de kalınacak yer listesi için bu yazıma bakabilirsiniz.
Joshua Tree, ilginç bitki örtüsü ve posta kutularıyla aklımdan çıkmayacak. 3 saat kadar araba sürdükten sonra gün batmadan La Jolla’ya varmıştık.
La Jolla
7. akşam La Jolla’da gün batımında okyanus kıyısında deniz aslanları ve foklara bir adım uzaklıktaydık. Bağıranların ve kum üzerinde yalpalayanların deniz aslanı, sessiz olanların fok olduğunu öğrendik. Inn by the Sea at La Jolla‘da kaldık, şehri yürüyerek gezebildik. Düzenli, şirin, dizi dizi şık ve cici evlerin olduğu, okyanus kıyısında insanların koştuğu nefis bir sahil şehri.
Meksika sınırına dayanmışken yine bir Meksika yemeği yiyerek doğum günümü kutladık Nisan 2019’da La Jolla’da…
Ertesi sabah, okyanus kıyısında uyanıp kendimizi plaja attık fokları ve deniz aslanlarını izlemek için. Amacımız San Diego’ya gidip şehir gezisi yapmaktan çok okyanus kıyısında zaman geçirmekti artık. Özellikle de küçük çocuklarla seyahat ettiğimizden.
Los Angeles
8. gün Pasifik Okyanusu kıyısından kuzeye doğru, Highway 101 ile, dura kalka, akşam karanlığında Venice Beach’te olacak şekilde gezinerek Los Angeles’a vardık. La Jolla, Encinitas, Carlsbad, Oceanside, Laguna Beach, Huntington Beach, Long Beach, Santa Monica duraklarıyla tüm gezimizin detaylı yazısı:
Venice Beach’teki evsizler de aklımızdan çıkmayacak sanırım. Son günümüzü Santa Monica Pier’de oyuncaklara binip eğlenerek, abur cubur yiyerek ve güneşlenerek geçirdik. Ertesi sabah LA’den, New York aktarmalı Zürih’e yola koyulduk ben ve çocuklar…
Zürih’ten başlayan, New York, Toronto, Las Vegas ve road trip ile Los Angeles’te sona eren 3 haftalık gezimiz de anı belleğinde yerini aldı. Üzerinden 1 sene geçti ve hala çocukların hatırladığı çok ince detaylar var. Ne mutlu bize…
Çocukla araba yolculukları *Road trip* için buraya:
Bu gezimizin önceki durakları:
Las Vegas için buraya:
Toronto ve Kanada için buraya:
New York için buraya:
San Francisco için buraya:
bakınız…
Tüm gezinin özeti bu haritada saklı: