Posta kutuma gelen Time Out dergisinin önerilerinden biriydi. Önce ‘Alaz için erken mi acaba korkar mı?‘ diye endişelenip Google’da birkaç araştırma yaptım. İki yaş altı çocukların bilet almasına gerek olmadığını okuyunca yaş sınırı olmadığına kanaat getirip internet üzerinden Zippos sirkine biletlerimizi aldım.
Greenwich’in tepesinde, kuzeyinde Blackheath parkına vardık. Güneşli ama serin bir Londra sabahında saat 11’de başlıyordu bizim katılacağımız gösteri. Pazar günleri haricinde öğleden sonra 3 ve akşam 7 seansları vardı. Pazar sabahı seansına ancak bizim gibi çocuklular gidiyor olsa gerek.
Sirke gitmek beni heyecanlandırır. Hayatımın ilk sirk gösterisine 20’li yaşlarımın ikinci yarısında gitmiştim. Zaten bu da üçüncü olacaktı. Royal Albert Hall‘da izlediğim Cirque de Soleil aklımı başımdan almıştı. Gerçi onun isminde sirk geçiyordu, yoksa ötesi başlı başına bir dans gösterisiydi.
Sirkler beni üzer de. Çocukken izlediğim eski Türk filmlerinden olsa gerek, ya hayvanlardan biri hastalanır, ya havada sallanan kızın eli kayar düşüp sakatlanır, ya sirkten para kazanamadıklarından icra gelir falan. Yani sahnede mutlu sahne arkasında mutsuz insanlar vardır, gibi gelir-di. Neyse, Alaz’ın 20 aylıkken ilk sirk gösterisine gidiyor olması hoştu, ama acaba ne kadarını hatırlayacaktı? Okula gidiyor olsa ertesi gün arkadaşlarına, öğretmenine heyecanla anlatabilirdi gördüklerini. Demek ki bu ilk olsa da Alaz’ı götüreceğim son sirk olmayacaktı…
Açılışı Amerikalı akrobat kız yaptı. O tepemizdeki salıncakta sallanıp döndükçe Alaz hayretler içinde kaldı. Heyecanla elini büyük boy patlamış mısır paketine daldırıp üç beş atıyordu ağzına.
Sonrasında at binicileri çıktı. Bana bu kısım çok ilkel geliyor, yani at giderken Amazon kadınının at üzerinde çeşitli artistik hareketler yapması. Her biri birbirinden güzel, eski yarış atlarını eğitmişler bu iş için. Sirkin internet sitesinde birkaç veteriner raporu var. Sirkte çalıştırılan atların ve diğer hayvanların genel bakımı, sağlık durumları ve günlerini nasıl geçirdikleri, oradan oraya nasıl ulaştırıldıkları tek tek açıklanmış. Sanırım Türk filmlerindekilerin aksine bu hayvancıklar için mutlu olmalıyım. Özellikle de yaşlanmış yarış atları adına.
Sirkin sunucusu Norman Barrett dünyaca ünlü muhabbet kuşlarıyla bir şov yaptı. Ben insan yavrusu Alaz’ı eğitemezken o küçücük kuşlar nasıl eğitilir aklım almıyor! Benim gibi merak edenler için bloğunu buldum; Budgies yani muhabbet kuşları.
Sonrasında merak ettiğim Küba’lı akrobatlar sahneye çıktı. Muhteşem bir şov sergilediler. Birkaç sene öncesinde Küba’dayken her gün her saat duyduğumuz reggaeton (ragaton) tarzı müzikleri kulağımıza hiç yabancı gelmedi.
Ardından Herkül denilen kaslı bir genç çıktı sahneye. Ağzıyla araba çekti, ağaç kütüğüne çıkan birkaç kişiyi sırtlanıp taşıdı, yere yattı üzerinden araba geçti falan. Bu kısımlar Alaz’ın izlemesi için pek uygun sayılmazdı; ama tam da o aralar bir bana bir babasına bir diğer insanlara bakınmaya yani sıkılmaya başladı. Bir saattir gık çıkarmadan oturması bile mucizeydi. Brezilyalı motorsiklet sürücülerinin gösterisiyle mazot kokusu ortalığı sardı.
Birinci saatin sonunda ara verildi. Babası Alaz’ı dışarıya, gün ışığına çıkardı bir süreliğine. Öğle yemeği vakti geldiğinden yerlerimize dönünce çantamdaki yiyeceklerden çıkarıp Alaz’ı besledik; meyve, kraker, yoğurt, krep falan verdik. Her yanımız Alaz yaşlarında çocuklarla doluydu. Kimi sessizce yerinde oturuyor, kimini ailesi kucağında zaptedemiyordu.
İkinci bölüm Kübalılar’ın bir başka muhteşem gösterileriyle başladı. Dört yaşında, doğumgünü olan bir çocuğu sahneye çıkarıp şarkı söylediler. Birkaç komik gösteri ardından ki bu sırada Alaz gözünü sahneden ayırmıyordu, atlar tekrar şov yaptı. Tabii bu kez keman çalan bir bayan da eşlik etti…
Finali kapalı bir demir kafeste 360 derece dolanarak hız yapan Brezilyalı motorsiklet sürücüleri yaptı. Kafese girmeden önce ‘Ölürsek biz sorumluyuz!‘ gibisinden bir belge imzaladılar. Alaz tahmin ettiğim gibi motor gürültüsünü pek sevmemişti. Zaten uykusu da geliyordu yavaştan. Neyse ki mutluluğu azalmadan tehlikeli şovun sonu geldi.
‘Biz parka gitmedik, biz sirke gittik’ diye söyleniyordu dışarı çıktığımızda. ‘Alaz sirki beğendi mi?’ diye sorunca ‘Beğendi, beğendi’ dedi…
2 Yorum Var
Memrhaba Blogunuz cok guzel ben de blogger ve gezgın bır anneyım paylaısmlarınız cok begendım takıbe aldım ıns.
bız de yarın Sırke gıdıcez ve yazınız benı daha da heyecanlandırdı. Ben de 2 kucuk cocukla gıdıcem emınım Alaz gıbı benımkılerın de cok hosuna gıdıcektır.
Sevgılerle
Teşekkür ederim yorumunuz için. Umarım çocuklar sirki beğenmiştir. Sirk hakkındaki yazınızı okumayı isterim.
Sevgiler, Deniz