Çoluk çocuk senede bir kez tatile çıkanlar genelde yaz mevsimini, deniz kenarını, herşey dahil bir oteli veya aile işletmesi bir pansiyonu, bagajı çantalarla doldurulmuş araba yolculuğunu hatta varsa yazlıklarının olduğu yeri yoksa da anneanne/babaanne evini seçerler. Bu seçimlerinde haklılar tabii ki, zaten 365 günde beş hadi bilemedin on iş günü izin kullanabiliyorlar.
İngiltere ve birçok Avrupa ülkesinde devletin öngördüğü tatil günü yirmi iş gününden başlıyor. İşe ilk girdiğiniz sene hem de. Üstelik özel şirketler elemanı kendine çekebilmek için yirmi beş hatta otuz iş günü tatil teklif ediyor. Böylece ‘yaz tatili’ kavramı ortadan kalkıyor. Hatta her mevsim birer hafta tatil yapılabilir!
Tatillerini, çocuklar da işin içine girdiğinden kış mevsimine getirenler de var; ama çoğunlukla kış ortasındaki iki haftalık okul tatili, çoğu aileleri ‘aman dışarısı soğuk, evde oturalım’ moduna sokuyor. Halbuki imkanı olan, tatillerini ikiye bölüp bir kısmını yaza bir kısmını kışa ayırmalı. Neden mi?
- Kış mevsiminde oteller, caddeler, müzeler daha boştur. Louvre Müzesi’nde Mona Lisa tablosu önüne ilerlerken onlarca insan tarafından iteklenmez, fotoğrafı çekmek için başkalarına dirsek atmak zorunda kalmazsınız. Mayıs ayında başımıza geldiği için yazıyorum.
- Kış mevsiminde otel, motel, restoran görevlilerinden beklediğiniz ilgiyi bulursunuz. Kalabalık olmadığından çalışanların stresi de azalır; size güleryüz göstermek ve sorularınızı ilgiyle cevaplamak için daha çok vakitleri vardır. Paris’e kış ve yaz aylarında gidenlere sorun, hangileri Fransızlar kibar ya da kaba diyecek? Küba’daki tatilimiz kış aylarına denk gelmişti. Kaldığımız pansiyon sahipleri akraba gibi ilgi gösterip kucakladılar bizi. Ne isimlerini ne de pişirdikleri yemekleri ve muhabbetlerini unutamam.
- Kış mevsiminde insan daha çok acıkır. Nedeni vücut sıcaklığını yükseltmek için kalbin daha fazla kan pompalaması. Gün boyu aperatiflerle, gerek sıcak içeceklerle gerekse abur-cubur yiyeceklerle karnımız ister istemez doyar. Akşam yemeklerinde, pahalı restoranlarda yemeye yer kalmaz. Sabah iyi bir kahvaltı sonrası, öğleye doğru kahve molası, müze önünde mis gibi kokan sosisli sandviç, sıcak şarapla fındık fıstık, akşama doğru çay ve kek, arada çikolata gibi enerji vericiler derken akşam yemeği için hala aç mıyız? Madrid‘in ara sokaklarında akşama doğru keşfettiğimiz con churros eşliğinde sıcak çikolatayı içince yemek olarak ancak birkaç küçük tapas denemeye yerimiz kalmıştı.
- Kış mevsiminde romantizm had safhada olur. Kar yağar, yağmasa bile insan sevdiğine sarılır, kolkola girer üşümesin diye. Salzburg ve Zürih gelince aklıma, en mutlu tatillerimizdendi kocamla başbaşa diyebilim!
- Noel haftası hariç, kış mevsiminde tatil daha ekonomiktir. Hani yazın her yer pahalı diyerek tatile gidemeyenlere duyrulur! Uçak ve Eurorail %20, oteller %30 daha ekonomiktir. Üstelik yer bulamama gibi bir sıkıntı da olmaz. Yaptığımız ekonomiyle, çocukları çok istedikleri başka bir yere bile götürebiliriz.
- Kış mevsiminde tatil yapmak isterim; ama sıcak severim derseniz kaplıca otelleri favori mekan olabilir. Florid, kalsiyum ve mağnezyum bakımından zengin suları ile termal kaplıcalar yurdumuzun çoğu yerinde hizmette. Üstelik mayolarla karda koşturup sürgülü cam kapılardan otele girip sıcak suya atlamışlığımız var Kartalkaya ve Uludağ’da bir zamanlar. Eminim çocuklar kar fikrine de sıcak havuz fikrine de bayılacaktır.
- Kış tatiline giderken valiz epey yüklü olur diye düşünmeyin. En önemlisi ortama uygun güzel bir palto/manto, eldiven, atkı ve bere. İçine ne giyerseniz giyin kimse dikkat etmez. Üstelik fazla kilolar, göbek yağları ve kıl-tüy de sorun olmaz onca kat kıyafet altında!
- Turistik yerleri turistler yüzünden sevmez bazıları. İşte kış mevsiminde mekanlar genelde oralılara kalır. Kış tatilinde, Roma’da İtalyanca, Viyana’da Almanca duyarsınız İngilizce yerine. Sicilya‘ya gittiğimizde eşimin az buçuk İtalyancası epey bir ilerledi. Keza Küba‘da da öyle; bilmediğimiz İspanyolca dilini konuşmaya başladık dönüşümüzde. Tıpkı Alaz’ın Kanarya Adaları‘ndan sonra herkesle ‘Hola!‘ diye selamlaşması gibi.
- Fotoğrafçıların büyük bir kısmı kış mevsiminde çekilen fotoğrafların daha kaliteli, daha net ve dolayısıyla daha güzel olduğuna inanıyor. Hatta en keyiflisi, Ortaköy Cami’nin önünde insan kalabalığı olmaz, Alaçatı‘nın arnavut kaldırımları yerli ve yabancı turistlerden arınmış olur. Yani manzaralar fotoğrafçılara kalır.
- Kış mevsiminde kat kat giyinip önlemini alıp ısınabilir insan. Yazları ne yaparsak yapalım sıcaktan kaçamayız. Yağmur yağarken müzeleri gezebiliriz; ama güneş tepede, 40 derece sıcakta antik şehirleri gezemeyiz öyle değil mi? Barselona‘ya Ekim ayı sonunda gittik. Ne kış idi ne yaz. Hem müzeleri gezdik, hem de parkları, Olimpiyat stadını, bahçeleri. Tıpkı Kaş, Kalkan, Şirince, Didim ve Efes’i de sonbahar aylarında, sıcaktan bunalmadan gezdiğimiz gibi.