Pazar günü güzel mi güzel bir bahar havası vardı Londra’da. Ne zamandır güneşe hasret kalmıştık, atladık arabaya vardık Shipbourne‘a diyemem tabii ki; çünkü arabaya atlamadan önce…

1- Önce biz büyükler giyindik, ardından Alaz hazırlandı.
2- Alaz biraz emzirildi bir saatlik yol boyunca acıkmasın, uyusun diye…
3- Öğle vakti orada olacağımızdan Alaz’ın yemekleri hazırlandı; meyvesi, yemeği kaplara kondu, kaşıkları, suluğu, önlükleri, ıslak mendilleri ayarlandı…
4- Her daim hazır olan bebek çantamıza bez ve yedek kıyafet ilavesi yapıldı…
5- Bebek arabası ve birkaç oyuncak arabaya yüklendi,
6- Bere, emzik ve battaniye Alaz’la buluşup araba koltuğunda yerini aldı.

Yola çıktık nihayet yarım saatlik bir hazırlanma sonucunda. Alaz’ın uyku saati olduğundan yaklaşık 10 dakika sonra gözlerini yummuştu; ama konuşmaların tonlarına göre arada bir gözlerini aralıyor ya da yerinde sıçrıyordu. Çok da dinlendirici bir uyku olmayacaktı anlaşılan.

Çocuksuz günlerimizde yaptığımız bir yürüyüşte keşfettiğimiz İngiliz taşra pub’ında aldık ilk soluğu. Pazar sabahı da olsa 7’de kahvaltı yaptığımızdan acıkmıştık biz de Alaz gibi. Bir yandan geleneksel Sunday roast (Pazar rostosu) siparişi verirken bir yandan da Alaz’ı yediriyordum. Yol boyunca uyuduğundan neşesi ve iştahı yerindeydi; tabii dışarda yemek olayı da iştahını açmış olabilir!

Ardından çocuk dostu olmayan bu pub tuvaleti yerine arabada çabucak bezini değiştirdim. Hava güneşli de olsa Alaz bizler kadar hareket etmeyeceğinden pusette üşüyebilirdi. Amcasının kucağında birkaç köpek sevdikten sonra yola koyulduk. Önce amca kucağında taşınmak hoşuna gitse de bir süre sonra yorulup uykusu geldiğini belli eder oldu. Arabasına koyduk etrafa bakına bakına ninni söylemeye başladı.

Shipbourne, Kent sınırları içinde Sevenoaks ve Tonbridge arasında 200 haneli tarımsal arazilerle kaplı bir yerleşim yeri. Birçok da yürüyüş parkuru var haftasonu ziyaretçileri için. Geçen sene 4 saatlik bir parkuru tamamlamıştık başak, havuç, lahana ve patates tarlaları arasında. Bir geyik görmüştük bizi görünce donakalan ve ardından hızla ormana dalan. Bu kez 4 saatlik parkuru tamamlamadık; hem geç başlamıştık yürüyüşe günün yarısını evde Alaz’la oynayarak geçirip hem de Alaz’ın 17:00’deki akşam yemeğine evde olmamız gerekiyordu. Alırken kara kara düşündüğümüz Mountain Buggy marka bebek arabasını da zorlu ve çamurlu koşullarda denemiş olduk ilk kez. Yeni Zelanda markası olan arabayı almadan önce çok okumuş, araştırmıştık bu gibi arazi gezilerinde rahat edeceğimizi düşünerek. Tek kötü yanı tekerlekler çamurlanınca sonbahardan kalma yaprakları biriktirip kalınca bir katman yaptı hareket ettirilmesini zorlaştıran. Tabii bu gibi durumları başımıza gelmeden bilemeyiz değil mi? Belki de Yeni Zelanda’da İngiltere’deki gibi hem çamur hem yaprak olmuyor yerlerde? Alaz yürüyüşün büyük bir kısmını uyuyarak geçirdi bebek arabasında. Arazideki tümsekler ve serinleyen hava pek rahatsız etmemiş olsa gerek. Güzel manzaralarla dolu güzel bir trekking oldu bize.

Arabamızı park ettiğimiz noktada Alaz’ı araba koltuğuna koyarken uyandı. Önce ‘Niye beni uyandırıyorsunuz ya?’ bakışı ve inleyişinin ardından, eve dönüş yolunda ben arka koltukta, amcası ön koltukta temiz hava çarpmış vaziyette uyuklarken, o babasına ‘ba ba ba ba’ diye sesleniyordu gözünü bile kırpmadan o bir saatlik yol boyunca.

Yazar

2 Yorum Var

  1. temiz hava super olmus Alaz icin! acik havada hem daha guzel uyuyolar hem de karinlari acikiyor daha bir istahli oluyolar:)

    • Evet kesinlikle öyle. Dışarıda bakınarak yemeyi çok seviyor. İyi yediklerinde iyı de uyuyorlar genelde.

Yorum Yaz

Pin It
Bu sitedeki tüm içerikler Digital Millennium Copyright Act ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu'na istinaden koruma altındadır. Buradaki hiçbir içerik (Yazı, Fotoğraf, Video vb.) site KULLANIM ŞARTLARI'nda da belirtildiği üzere izinsiz olarak kopyalanamaz, alıntı yapılamaz, başka yerde yayınlanamaz

© 2019 Tasarım Blogger Tasarım.