Uçak yolculuğundan mı, hava değişiminden mi, yorgunluktan uykusunu alamadığında mı yoksa Zürih’in buz gibi havasından mı Alaz’ın ilk akşam burnu tıkandı, horulduyordu ve 1-2 saatte bir öfkeyle ağlayarak uyandı. Hatta sabah 5’te yanımıza alınca ateşi olduğunu hissettim. Üzerindeki uyku tulumunu çıkarıp ateş düşürücü şurup verdik. Emdikten sonra canlanmıştı bir süre yatakta cirit attı; son öğrendiği hareket olan poposunu kaldırıp sallanmayı tecrübe etti, bir babasına gitti beni tekmeledi, bir benim koynuma soktu başını. Yarım saat sonunda artık kollarımın arasına alıp ninni söyledim de uyudu, uyuduk…
Sabahında hala bir kırıklık vardı üzerinde; kucağımdan inmiyor, ağlıyor, uykuya dalamıyor bir yandan da yorgunluktan gözünü açamıyordu. Ateşi az da olsa normale göre yüksekti, tekrar ateş düşürücü şurubundan verdim; uyudu. Öğlenden sonra iyice yanıyordu ve 40 dereceye yaklaşmıştı ateşi. Hemen ılık duşa soktum; sürekli yakınır gibi mırıl mırıldı. Duştan sonra kucağımda bayıldı bayılacak haldeydi artık gözlerini açamıyordu. Son verdiğim ilaç saatini kontrol edip tekrar şurup verdim; birşey giydiremeden kucağımda uyudu kaldı. Öte yandan babasına haber verdim hemen. Alaz’ı ilk kez bu halde görüyordum, hafif hastalıklar geçirdi çok; ama gün içinde hep neşesi yerinde, aklı oyundaydı. Yalnızca geceleri dertli olmuştu hastalıkları şimdiye dek. Gündüz vakti Alaz’ı böyle görmek beni çok üzdü; oyuncağa bile pas vermediği, kucağımda yarı açık gözlerle saatlerce kıpırdamadan bana baktığı görülmemişti 8 aydır. Akşamüzerine dek bir uyudu bir uyandı bir emdi gene uyudu, ben de internetten ‘yüksek ateşle ilgili neler yapılmalı’ okudum. Ardından sigorta şirketinin önerdiği bir kliniğe götürdük Alaz’ı. Yolda slinge taktı babası biraz etrafa bakınsın diye. Hakikaten Alaz’ın neşesi yerine gelmiş, etrafa gülücükler saçıyordu. Tabii bunda ağrı kesici ve ateş düşürücü Calpol’un etkisi büyüktü. Doktor kontrolü esnasında da soyunup giyinme kısmı hariç keyifliydi. Boğaz enfeksiyonu dedi doktor, burun damlası ve ateş düşürücü önerdi. ‘Ateş vücudun savaş mekanizmasıdır 38.5’tan düşükse ilaç vermeyin, burnu uzun süre tıkalı kalmasın yoksa kulak enfeksiyonuna çevirir, 8 aylık bebek ortalama 800ml sıvı almalı katı mama yemiyorsa su, çay veya meyve suyu içir sütün yetmeyebilir artık’ gibi öğütlerde bulundu. İlaçlarını da aldıktan sonra otelin yolunu tuttuk. Biraz meyve yedirmeye çalıştık – yemedi, suyu ağzına sürmedi, biraz emdi – burnu tıkalı olduğundan emmek bile işkence oluyordu – sonra uyuttuk. Burun damlasına rağmen ağızdan nefes alıyordu yine de ve sık sık tıkanıp uyanıyordu gece boyunca. Ertesi günün sabahı ve gecesi de burun tıkanıklığı yüzünden sık sık uyanmasıyla ve ağlamasıyla geçti. Yeterli derecede sıvı alması için gece her uyandığında emzirdim veya biberonla su teklif ettim. Dışarı çıktığımızda da tüm ilaçları yanımızdaydı önlem olarak.
Seyahat sigortası ne kadar da önemliymiş çocuk olunca. Yıllardır gezeriz, gezerdik; ama yolumuz hiç hastaneye, doktora düşmemişti ta ki Alaz’ın bu ilk Avrupa seyahatine kadar. Alaz daha 12 saat öncesine dek evde ve yolculukta sağlıklıyken, tatilin ilk gecesinde hastalanıp ateşlendi. Çocuk işin içine girince planlar her an değişebiliyormuş, öğrendik…
Resim: http://www.flickr.com/photos/eirasi/2886599694/
3 Yorum Var
cok gecmis olsun Deniz,hastaligin tatile denk gelmesi de kotu olmus ama neyse ki atlatmis Alaz!Keske hiic hasta olmasalar:)
Tesekkurler, evet neyse ki atlatti. Keşke dediğin gibi olsa da hastalanmasalar!
Merhaba çok geçmiş olsun öncelikle sigorta şirketine nasıl ulaştınız avrupanın her şehri için klinik önerebiliyorlar mı acaba? Aslında çocukla bir yere gitmeden önce anlaşmalı klinik veya hastahaneleri görebilsek çok iyi olurmuş. Direkt en yakın kuruma gidince sigorta kapsamıyor muymuş merak ettim.