Herşeye dokunma merakı başladığından bu aralar, ne halatlar ne dümen ne de balık malzemeleri kaldı ellenmedik. Havanın güzelliğinden faydalanıp Alaz’ın başını ve ayaklarını güneşlendirdik Londra’ya dönmeden önce D vitamini depolasın diye. İngiltere, çocuklarda D vitamini eksikliğinin en çok görüldüğü ülkelerden biriymiş malesef…
Biz kahve içip kek yerken Alaz’ın hafiften sallanan teknede uykusu gelmiş, tatlı bir tebessümle etrafı, özellikle denize düşmüş kırmızı biber, pet şişe ve aksini gördüğü suyu izliyordu dalgın dalgın. Arada bir bibere ‘Gel gel’ diye de bağırıyordu 🙂 Anneanne ve dede yaz planlarını anlatıyorlardı; ‘Alaz gelecek, denize açılcaz tekneyle, anneanne dolma yapacak, suya atlıycaz tekneden, Alaz yüzecek, merdivenden çıkacak, annesi güneşlenirken Alaz gölgede uyuyacak’ diye…
Bir süre sonra kucağımda sıkılmaya başladı uyku vakti gelip de geçmek üzere olduğundan enerji fazlalığıyla halatlara saldırıyor, eli sıkışır diye uzaklaştırınca mızır mızır mızırdanıyordu. ‘Haydi dönelim eve, Alaz’a yeter bugünlük’ dedik. Arabaya bindiğimiz dakikada uykuya daldı. Temiz hava, bol güneş demiş atalarımız boşuna değil…