Amerika Seyahatinden Öğrendiklerim

Hayat çok şey öğretir, derler. Bebekle yolculuk yapmak, kesinlikle öğretir! Son Amerika, San Francisco yolculuğunda öğrendiklerim şunlar… (Evet, geri döndük ve gezimizle ilgili yazılar çok yakında blogda olacak)

1. Jet Lag, batıya giderken kolay atlatılıyor. İlk gün kendimizi zorlayıp tüm gün gezdik, Amerika saatiyle yemek yedik ve hemen adapte olduk. Dönüşte, yani doğuya geldiğimizde kendimizi ne kadar zorlasak da geceleri uyuyamadık ya da sık sık uyandık. Oğlum da biz de ancak dördüncü gecemizde deliksiz sabaha dek uyuyabildik.
2. Çocuk parklarında ve yakınlarında sigara içme yasağı var. Çok hoşumuza gitti. Türkiye’de çocuğunu salıncakta sallarken bir yandan sigarasını tüttürenlere sinir oluyorum. Kendi çocuğu yanında etraftaki diğer çocukları da etkiliyorlar bir de!
3. Yollar otoban gibi. Trafik yoğunluğu olan yerlerde ‘Car pool’ denilen sistem var. Yani arabada birden fazla kişi yolculuk ediyorsa özel bir şeridi kullanabiliyor ve o şerit, genelde trafik olmayan ya da en az olan şerit oluyor. Arabada çocuğu olanlar için bir avantaj elbette.
4. Her ülkede hemen hemen farklı bebek bezi ölçüleri mevcut. Aynı markanın farklı isimleriyle satılan bebek bezlerinin numaraları, hatta kilo grupları bile farklı olabiliyor. Türkiye’de Prima, İngiltere’de ve Amerika’da Pampers, gibi. Bense hala yanıma çok fazla bez alıyorum. Dönerken bavulda oğlumun birkaç günlük bez ihtiyacını geri getirdim.
5. Hemen hemen her umumi tuvalette, alışveriş merkezlerindeki tuvaletlerde, sokaktakilerde bebek bezi değiştirmek için yer mevcut. Hatta erkek tuvaletlerinde de bez değiştirme ünitesi var ve babalar bu işten dışarıda da kaytaramıyor.
6. Restoranlar ve kafeler oldukça çocuk dostu. Hemen hemen hepsinde çocuk menüsü bulduk. Üstelik çoğunda ‘to go‘ servisi var, yani orada sipariş verip yemekler hazır olunca teslim alıp başka bir yerde yiyebiliyorduk. Mesela parkta piknik yapmak ve akşam uyku saatini kaçırmamak için işimize yaradı.
7. Her restoranda tahtadan bebek mama sandalyesi mevcut. Çok temiz olduklarını söyleyemem, yanınızda dezenfektan mendil veya jel bulunmalı.
8. Önceden araştırma ve planlamayla birçok yerde bebek yatağı, bebek arabası ve araç koltuğu kiralamak mümkün.
9. Çok oyuncak götürmek yerine, orada gezerken birkaç oyuncak almak avantajlı. Hem fiyatlar dünyanın çoğu ülkesine göre daha ekonomik, hem çeşit çok, hem de çocuklar değişik oyuncakları sever ve yeni oyuncaklar her zaman çocukları daha uzun süre meşgul eder.
10. Amerika’ya gitmişken alışveriş yapmadan dönmek olmaz. Dikkat edilecek noktaysa, Amerikan giysi ölçüsü evdekinden farklı. Oğlum 20 aylık olduğu halde 12-18 aylık şortu aldım, o bile yaza üzerine ancak olur.
11. Kaliforniya Eyaleti’nde çocukların güneş gözlüğü kullanmaları doktor tarafından tavsiye ediliyormuş. Biz de aldık bir tane.
12. Suburb denilen banliyölerin parkları muhteşem; fakat yemek-içmek için kafe bulunmuyor, hatta tuvalet bile yok denebilir.
13. Alanlar geniş, yollar-parklar-bahçeler geniş. Hiç bir zaman kimseye dokunmak, itilmek zorunda kalmıyorsunuz. Birkaç bebek arabası kaldırımda yanyana gidebilir.
14. İnsanlar çok konuşkan. Mutlaka biri gelip laf atıyor havadan sudan, özellikle de çocuk varken yanımda.
15. Yemek porsiyonları çok büyük. Çocuk menüsünden seçtiğim bir yemek bile fazla geldi. Genelde ortaya birşeyler söyledik ve paylaşmayı tercih ettik. Zaten Amerikalılar artan yiyeceği paketletip evine götürüyor. Hatta hesabı istediğinizde garson elinde boş bir kutuyla geliyor masada artan yiyecekleri koymak için. Buna da doggy bag deniyor.
16. Toplu taşıma yok denecek kadar az. Özellikle Mountain View, Sunnyvale gibi banliyölerde. San Francisco’ya giden bir tren hattı var. Söylediklerine göre tren bilet ücreti, yakılan benzin ücretinden pahalı. Belediye otobüsü hiç görmedim.
17. Çocuk parklarında oyuncaklar üzerinde, o oyuncağın hangi yaş grubuna uygun olduğu yazılı. Yaşı tutmayanlar için, oğlum gibi, ailelerden bir fert çocuğun daima yanında.