Kaliforniya saatlerine göre ilk günümüzü jetlag ve Alaz’a göre planladık. Kaldığımız 1+1 apartmandan Sunnyvale’de yaşayan arkadaşlarımıza kahvaltıya gittik. Beş aylık Ada bebiş ile tanıştık. Sonra da hepberaber Shoreline Park’a gittik. Alaz yolda, arabada uyuyakaldı. Sanki normalmiş gibi öğle vaktinde hem de. Bebek arabasına transfer edip göl kenarında yürüdük.
Shoreline Park‘ın bir zamanlar San Francisco’nun çöplüğü olduğuna inanmak zor. Yürüyüş, bisiklet ve koşu sporuna ilave golf sahası var ve aquatic center’da yelken, kano tarzı su sporları da yapılıyor. Biz göl kıyısında dolaşıp bazı değişik kuşları gözlemledik. Bu sırada pusetinde bir saat bile uyumamış olan Alaz uyandı. Jet lag sendromundan olsa gerek şaşkın ve mutsuz gözleriyle etrafa bakındı. Sonra titrediğini farkettim. Hemen kucakladım, üzerine ceket ve battaniye sardım. Sımsıkı sarıldım. Birkaç dakika sonra yere inmek istediğini söyledi. Ateşi yoktu, rengi normaldi. Su verdim ve elinden tutup yürümeye başladım. Babasıyla ‘Acaba hasta mı olacak?‘ diye endişelendik; ama az sonra kendine gelmiş, göl kenarında kuşların peşinden koşturuyordu.
Alaz uyanmış, annesinin koynunda kangurusunda Ada bebiş uykuya dalmıştı. Büyük bir gemi şeklinde dizayn edilmiş, yerleri kumla kaplı çocuk parkında mola verdik. Alaz ayakkabılarını çıkarıp kumlara daldı diğer çocukların peşinden. Babası da yanında gitti. Ben yorgunluktan kıvrılacak bir döşek ararken, oğlumuz nasıl da yeni saate, yeni ülkeye ve iklimine uyum sağlamıştı? Oğlumun uyku sevmediği gerçeği burada işe yaramıştı.
Gölün yakınlarındaki küçük iskeleden deniz bisikleti, kano ve yelkenli kiralanabiliyordu. Alaz onları görünce ‘pata pata’ diye tutturdu. Sorup soruşturunca 2 yaş altının deniz bisikletine binmesine izin verilmediğini öğrendik. Bir yandan babası öte yandan neden binemeyeceğini anlamayan Alaz hayal kırıklığına uğradı biraz. Diğer çocuklara ve teknelere baktı, su kenarından ayrılmak istemedi.
Jet Lag sendromundan dolayı karnımız sık acıkıyordu. Alaz’ın gönlü olmasa da göl kıyısındaki kafeye oturduk. Önceki sene geldiğimizde Alaz’ı gene getirmiştik buraya, ördekleri izlemişti. Bu kez yemek yiyeceğinden emin değildim. Ben bile hem açtım hem yemek istemiyordum. Zaman dilimlerinin kaymasının ve uzun, yorucu yolculuğun sonucu olsa gerek. Babalar sosis aldı, anneler de kek. Evde en azından iki senedir sosis yapmışlığım yok. Alaz normalde et yemez. Sosisi görünce istedi. Şaşırdım. Verdim, yedi. ‘More more‘ dedi bir yandan da işaret diliyle yumruklarını birbirine vurarak. Babasının yemeğinden aşırdık, Alaz’a yedirdik. İlk kez yediğinden fazla da vermek istemedim dokunmasın diye. Ada bebiş de araba koltuğundan etrafı izledi, bizi rahat bıraktı yemek boyunca.
Sonrasında yerinde durmayan Alaz, babasıyla birlikte göl kenarına gitti. Ardından da biz toparlanıp buluştuk onlarla. Hafta sonu kalabalığı olduğundan olsa gerek geçen sene ortada cirit atan ördekler yoktu görünürlerde.
Kaliforniya’daki gezilerimize ait diğer yazılar için buraya da bakın…