Paradise kelimesinin Türkçe karşılığı cennet. Wildlife kelimesinin Türkçe’si yaban hayatı. Park zaten bildiğimiz park, bahçe. Üçü biraraya gelmiş ve içine çocuklar eklenmiş. Deseler ki çocuklar için bir cennet tasvir edin, tam işte burası.
- Kaplandan mirkete, çitadan maymuna, papağandan deveye 400’den fazla hayvan barındıran bir hayvanat bahçesi,
- İçinde mazotla çalışan ve dinazorlar arasından geçip orman içinden ilerleyen tren ile bir tren yolu,
- Sahnesi, sahnede çocuk şarkıları eşliğinde yapılan animasyonlar ile bir tatil köyü,
- Park içinde dolaşan bir traktör ve arkasında oturma yerleri bulunan römorku ile traktör meraklısı çocukları ve aileleri gezdiren bir araç,
- Adventure oyun parkıyla, zıplayıp atlayıp varış noktasına giden engeller aşmayı gerektiren maceralı bir yolculuk,
- Mini golf sahasıyla yarışma severlere oyun imkanı,
- Ördeklerin yüzdüğü, bir kayığın beklediği göl,
- Korsan gemisi şeklinde dizayn edilmiş bir oyun parkı, kaydıraklar ve salıncaklar,
- Orman içinde bir yürüyüş parkuru,
- Engelli çocuklar için tasarlanmış daha güvenli bir oyun alanı,
- Mayosunu, güneş kremini yanında getirenler için şezlonglarla çevrilmiş, kaydırağı da olan bir havuz,
- Jeton yerine bozuk para atıp çalıştırılabilen onlarca değişik oyuncak,
- Su savaşı yapılabilen; ama asıl amacın korsan gemisini batırmak olduğu oyuncak,
- Nationonal Speedway Museum, yani hız sporları müzesi ile hıza meraklı anne, baba ve büyük çocuklar için bilgi verici bir mekan,
- Hayvanların yemek saatler girişte asılı, her biri beslenirken kısaca tanıtım da yapılıyor,
- Tropik yağmur ormanları sergisi,
- Keçi, kuzu, domuz, tavşan gibi küçükbaş hayvanları elle besleyebilme imkanı ile bir çiftlik,
- Yumuşak oyun parkıyla emekleme çağındakilere de oyun oynama alanı,
- Jungle Theatre’da iki saatte bir farklı şovlar; biz hayvanların nasıl eğitildiğini gösteren şova denk geldik ve izledik Alaz elverdiğince,
- Çiçek bahçeleri, büyükannelerin neden geldiğini açıklıyor,
- Kaplan kafesinin üzerindeki camdan kafe, kahve ve kek molası için
- Birkaç farklı kafeterya çocuk menüleri de sunuyor, bira da,
Bizim en çok aklımızda kalanlara gelince… Uyandırılan Alaz’ın ilk dakikalardaki sersem halleri, parkı dolaşan treni görünce geçti. Devasa dinazorlardan bile korkmaması beni şaşırttı.
Yavru keçileri görünce sevmek yerine yemek vermek istedi.
Saatte 70 mil hızla koşabilen dünyanın en hızlı hayvanı çitaların beslenme saatine denk geldik. Çalışanların hangi saatte, nereden yemek getireceğini öyle güzel öğrenmişler ki! Üçü kemikli bir et parçasını kavga etmeden yedi.
Anne, baba ve ortalarında yatan bebek beyaz aslanlar… Sanırım bu kare uzun yıllar aklımdan silinmeyecek.
Korsan gemisine tazzikli su atıp devirdim korsanları, çevirdim bayrakları. Üstümüz başımız azıcık ıslandı, Alaz su sesinden ürktü; ama ben çok eğlendim.
Ağaç tepesinde uyuyan kızıl panda ve kafesinden kaçan sincap maymunu en sevimlilerdi heralde. Görevliler kolaylıkla maymunu kafesine koydular; ama iyice bellemiş ki tekrar dışarı çıkması birkaç dakikayı geçmedi.
Alaz’ın traktörü gördüğü an kilitlenmesi. Çalıştığı an, gürültüsünden dolayı, tedirgin olması. Sanırım traktörler eskisi kadar favorisi olmayacak bundan böyle.
Kurtların tanıtımı için birkaç kişinin kurt kafesine girmesi. Öyle de güzel hayvanlar ki, gerçi beyaz kaplan günün en güzel ve cool hayvanıydı sanırım.
‘Aza tavşanı sevecek’ diye diye tavşan kafesleri arasında dolandı durdu. Onlarca tavşanlı kitabı sonrasında gerçek tavşan kavramıyla tanıştı. Artık kitaplarındaki tavşanlardan daha bir farklı bahsediyor.
Gerçek bir kamyon, gerçek bir tren, gerçek bir itfaiye aracı ve gerçek bir çingene arabası; hepsi de çok büyük ve hepsinin de arkasında kaydıraklar var. Ne eğlenceli değil mi? Onlardan ayrılmamız güç oldu. Defalarca Alaz’ı gidip geri getirdik desem.
Oyun parkında dümeniyle, tüneliyle, yerdeki talaşıyla, ağları ve bayrağıyla tahtadan dev bir korsan gemisi. Onun sayesinde kamyon ve tren unutuldu. Gemiden aşağıya inen üç kaydırağın da etkisi olmuştur.
Eskişehir Sazova Parkı‘ndaki oyuncakları anımsatan yapılar. Kısacası bol tırmanma ve kayma. Tam çocuk yormalık bir yer. Zaten eve dönüş için arabaya bindiğimizde parktan anayola çıkmadan uyudu bizim oğlan.
Çocukların ellerinde dondurmaları gören Alaz ‘Aza dondurma yalıcak’ diye söylendi durdu. Zürih’teki Knies Zoo‘daki dondurma üzerine, bir de Londra’da o muhteşem tatlının tadına varınca, her çocuk gibi dondurma favorisi oldu.
Kuşların performanslarını izledik. Bazı papağanların 100 yıla dek yaşadığını, evcil olanların odada yalnız kalınca sahibi geri gelene dek bas bas bağırdığını (anneler, size de tanıdık geldi mi bu kısım?), tırnakları sayesinde en iyi tırmanan kuş cinsi olduklarını falan öğrendik. Baykuş da bir performans sergiledi oradan oraya hatta tam da yanımıza uçarak. Şahin, kartal, aslan ve kaplan bile eğitildikten sonra Alaz’ı eğitmenin zorluğu gözüme çok büyük gelmedi o an.
Gibbon, yani Asya maymunu, yavrusunu emziriyordu. Annesi daldan dala atlayıp tırmanırken, ufaklık sımsıkı sarılmış annesinin beline. O sırada benim ufaklık da dolu dizgin bir yukarı bir aşağı koşturuyordu.
Geyik boynuzlarını koç boynuzu gibi kemiksi yapıdan olur diye bilirdim, değilmiş. Basbayağı tüylü bir yapı. Zavallı bir halde oturuyorlardı, meğer tüyleri ilkbaharda dökülür, sonbaharda yenilenirmiş.
Mirketlerin altına çocukların geçmesi için bir tünel yapmışlar. Alaz, ipini koparmış bir halde tünelin bir yanından diğerine emekledi. Bilmem kaçıncı kez kapısına tuzak kurdum da, kaptım kucakladım geri kaçamadan.
Bu ara tuvalet eğitimindeyiz ya, kafeterya tuvaletleri çift klozetliydi. Biri yetişkin diğeri çocuk için. Demiştim değil mi herşeyin çocuklar için olduğunu…
Son olarak, parkta bulunan otelde konaklama imkanı var. Avrupa’nın en interaktif hayvanat bahçesi olduğundan televizyon çekimi yapma imkanı var. Doğumgünü partisi, düğün ve şirket organizasyonları yapılabiliyor. Aslan dahil birçok hayvanı bire bir besleme imkanı var. İsterseniz, favori hayvanınızın bir günlüğüne bakıcısı olma ve hayvanat bahçesindeki çalışanlarla eşlik etme imkanı var.
Görünüşe göre, Alaz büyümeden bu rüya gibi parka birkaç kez daha gideceğiz.