Denizde… Tabii bu benim gönlümdeki cevap. Hamileyken, henüz daha karnım bile çıkmamışken yüzmeye başlamıştım, spor olsun diye. Kapalı havuzda… Gelin görün ki, İngilizler yanımda rahat rahat yorulmadan yüzerken, deniz suyunun kaldırma gücüne alışmış olan ben havuzda debelendim durdum kenara erişeceğim diye. Eşime sordum; o da zorlandığını söyledi havuzda. Demek ki tek ben değilim… Ee o zaman başlıktaki soruyu tekrar düşününce, havuz demek mantıklısı. Ne kadar yapay ve itici gelse de… Üstelik benim gibi çocukluğunu Ege Denizi‘nin sularında geçirmiş birine…
Dünya’nın birçok ülkesinde anne-bebek yüzme kursları var. Doğumdan sonra anne ne zaman hazırsa yüzme dersine başlayabiliyorlar. Çoğu aile, bebeğin ilk aşıları tamamlanana dek yani 3. ayını bekliyor. Ben oğlum 6 aylıkken başlayabildim ancak. Ocak ayıydı üstelik, havaların ısınmasını beklemedim. İlk günden itibaren çok sevdi suyu. Yaşında ilk brövesini aldı. 18 aylıkken bir üst sınıfa geçtik, hala devam ediyoruz. Birkaç aydır makarna denilen yüzme yardımcısıyla kendi başına yüzebiliyor olimpik havuzun bir ucundan diğerine. Elbette beş santim uzağındayım onu tutmak için ne olur ne olmaz, öyle değil mi?
Yüzmek mükemmel bir beceri. Sudayken kendini karadaki kadar rahat hissetmek küçük yaşta öğrenilebilir ancak. Büyüdükçe birçok su sporu dalı denenebilir; dalış, şnorkel, sörf bunlardan birkaçı. Dahası, Alaz’ın kafasından aşağı su döktüğümdeki neşeli çığlıklarını duymak, yüzüyor diye kollarını, bacaklarını durmaksızın çırpmasını görmek, havuz kenarından deli cesaretiyle kendisini suya atmasını izlemek müthiş eğlenceli. Yüzmeyi yani suyu sevdiği için evde koşa koşa duşa girmesi ve tabii yüzme dersleri ardından güzel ve uzun bir uyku çekmesi de avantajları. Bu ara havuzda su derinliğini 75cm’de tutup çocukların ayaklarını yere basmasını sağlıyorlar. Gerçi Alaz henüz ayaklarının yere değmesi işini pek sevmedi. Sanırım çenesine gelen suda kendini pek güvenli hissetmiyor henüz; ama biliyorum ki yakında ona da alışacak. Tıpkı başta sırtüstü yüzmeyi sevmeyip, şimdilerde zevkle suyu nasıl tekmelediğine baktığı gibi.
İngiltere’de güneşin parladığı, insanın koşa koşa kendini suya attığı havalar pek nadir bulunur. O nedenle kapalı havuzlar genelde yüzmek için tek şansımız. Tatile, özellikle Türkiye’ye gittiğimizde de deniz tercihimiz elbette. Daha geçen Eylül ayında denizden zorla çıkardığımız oğlumu, Mayıs’ta Bodrum’da denize sokamadık. Su sıcaklığı önemli bir başka etken. Havuza alışan çocuk denize girmez sendromu yaşamamak için denize girmesi için ısrar etmedik; bizim zevkle yüzdüğümüzü gördü, kıyıda düşe kalka oynadı. Belki de yaşı gereği herşeyden korkmaya başladığı için hafif kıpırdanan, serin, engin su kitlesinden ürktü.
Yaşadığınız yerde çocuklar için havuz imkanı yoksa, tatillerde yüzmesi, gerek havuzda gerek denizde vakit geçirmesi önemli. Çocuklar mümkün olduğunca güneş, deniz ve kum üçlüsüyle beraber olsun. Tabii burada belirttiğim bazı konulara dikkat ederek. İyi yüzmeler!
Resim: http://www.flickr.com/photos/mcalderon/