Mart ayında, Alaz 20 aylıkken gittiğimiz son bebekli Amerika gezimizi henüz yazmadığımı farkettim. Çok detay kalmasa da aklımda, bol resimli kısa bir yazı hazırladım.
Yolculuk sonrası ilk günü jet lag yenmek için güneşli, yorgun olduğumuz için yakın bir parkta, Shoreline Mountain View’de geçirdik. Alaz’ın jet-lagli ilk günü için ayrıntılı yazımı, ailecek gidilebilecek güzel parkı anlattığım Shoreline Mountain View Gezintisi okuyabilirsiniz.
Mountain View‘de kaldığımız yerin yakınlarında tek katlı ve bahçeli evler, göğe varan ağaçlar arasından yürüyerek gittiğimiz bir park bulduk. Sabahları babası işe giderken biz de parka uğruyorduk.
Parkın en güzel yanı, en fazla 2-3 çocuk olmasıydı. Yoldan uzaktı ve güvenliydi. Mercy-Bush caddeleri kesişimindeki parkta Alaz’ı kendi başına gezinmesi, istediği oyuncaklar arasında koşturması için daha fazla özgür bırakabildim.
Kaldığımız apartman, Caltrain diye adlandırılan ve San Fransisko’ya dek giden tren istasyonu yakındaydı. Londra’da sürekli tren görmeye alışık olan Alaz tren özlemini gidersin diye bir kez de oraya götürdüm. Mountain View ile ilgili yazım için tık tık!
Her gidişimde Amerika’da birkaç saati alışverişe ayırmazsam olmaz! Mart ayında biraz büyük gelen, şimdilerde tam gelen Crocs terliklerini iyi ki de almışım.
Bu da yakınlardaki başka bir park. Yollar haritadaki kadar kısa değil, parklar da haritadaki kadar küçük değil. Her biri birbirinden bakımlı ve güzel. Üstelik sigara içmek yasak!
Arabayla gidebildiğimiz diğer bir park da palmiyeli olan Las Palmas Park’tı. Birçok farklı yaş grubuna hizmet ediyor. Geniş bir oyun alanı var. Gemi şeklinde olduğundan Alaz bayıldı.
Sunnyvale’de bulunan bu parkta bir de havuz var. Malesef biz gittiğimizde içinde su yoktu, bakım yapılıyordu. Alaz en çok kaydıraklardan kum kaydırmayı sevdi.
Arkadaşlarımız gönüllü çocuk bakıcısı oldu, fırsat bu fırsat dedik Alaz’ı uyuttuktan sonra bir gece karı-koca Palo Alto’da yemeğe gittik. Ardından ünlü bilgisayar giglerinin ve Stanford Üniversitesi öğrencilerinin takıldığı bir puba uğradık. Gecenin son durağıysa Kaliforniya şarapları ve yanında peynir tabağı ile sevimli, ufak bir şarapeviydi.
Kaliforniya’da güneş ışınlarından ötürü doktorlar küçük çocukların bile güneş gözlüğü kullanmasını tavsiye ediyormuş. O sıralar benim gözlüklerimi oyuncak yapan Alaz’a da aldık bir tane.
İşin güzel yanı, bazı alışveriş merkezleri açıkhavada ve tek katlı 1-2 katlı bloklardan oluşuyor; süs havuzları, çiçekler, bahçeler, dizi dizi dükkanlar var. Bildiğimiz eski çarşılar gibi.
Bu da onlardan biri, yayalar için geniş caddeler ve köşebaşlarında doğal organik ürün satan marketler ve kafeler var.
Sunnyvale’de yaşayan arkadaşlarımızın evlerinin bulunduğu sitede, Alaz parkta oynamak yerine bir ağaçta oluşmuş oluğa küçük kozalaklarını doldurmayı tercih etti. Doğasever çocuk!
Silikon Vadisi’ne gidince Google’ı da tekrar görmeden dönmedik. Büyükler için olduğu kadar çocuklar için de görülecek, yapılacak çok şey var. Bir önceki sene epey detaylı gezmiştik; Alaz Google Karargah’ta yazıma bakınız merak ederseniz.
Bu sene Google Maps simülatörü Dünya’dan daha çok anlar gibi geldi bize. Londra’yı gösterip nerede yaşadığımızı, San Fransisko’yu gösterip o an nerede olduğumuzu, Türkiye’yi gösterip dedelerinin nerde yaşadığını anlattık.
San Fransiko’da Bir Gün…
Gitmişken San Fransisko sokaklarında, bir gün daha geçirdik. Alcatraz hapishanesine düşünceli düşünceli bakıyordu bu resimde.
Pier 39, herkesin başta çocukluların görmeden dönmemesi gereken bir merkez. İlk 2008’de gitmiştim ve her gün otele dönüşte mutlaka uğrardım değişik ne var bugün diye. Alaz San Fransisko Sokakları’nda ve Pier 39’da bulunmuştu daha önceki gelişimizde.
O zaman 8 aylıktı, boş boş bakmıştı deniz aslanlarına. Bu kez çıkardıkları sesleri taklit etmeye çalıştı. Günlerce onları sordu ne yapıyorlar diye. Hala unutmadı, aklında.
Pier 39’da bir de kocaman atlıkarınca var. Elbette Alaz da babasıyla bindi.
Boudin, çok ünlü bir ekmek fabrikası. Birkaç cadde içerde, Jefferson St’te nasıl ekmek yapıldığını görebilirsiniz. Alaz’ın öğle yemeği vaktinde, ekmek içine konulan balık çorbasından (clam chowder) içtik. Ardından da ekşi maya ile yapılmış tabak şeklindeki lezzetli ekmeği yedik.
Hyde ve Beach St köşesinden kalkan tramvayların kalkış noktasına yürüdük. Alaz elbette deli oldu. Babası da bindirmek istedi. Birkaç sene önce haftalık kart alıp inip bindiğim, köşe bucak gezdiğim tramvaylara binmek için bir saate yakın sıra bekledik. Neyse ki etrafta görülecek çok şey vardı.
Birimiz sırada beklerken diğerimiz Alaz’ı oyaladı. Haftasonundan dolayı turist kalabalığı mevcuttu özellikle bu durakta! Cable car diye adlandırılan tarihi tramvaylara binmeden de dönülmez tabii.
Alaz tramvayların dönerek yön değiştirmesini gözünü kırpmadan izledi. Bebek arabası sığar sığmaz tartışmalarımız arasında sonunda San Fransisko’nun simgesi tramvaylardan birine binebildik.
Yukarı tırmandıkça Golden Gate, Alcatraz ve körfez manzaramız karşı kıyıya, Angel Adası’na, Tiburon’a, Belvedere’e ve Sausalito’ya dek ulaştı. Daha önceki gelişimizde gezdiğimiz Marin City bölgesine.
Union Square meydanının kalabalığını görünce sahile geri döndük. İlk turist olarak geldiğimde, tüm meydan DON marka iç çamaşırı giymiş dev David Beckham posterleriyle kaplıydı. O zamanlar çok garibime gitmişti. Dönüş yolunda Alaz tramvayda kucağımda uyudu. Ghirardelli Square de aynı isimde ünlü çikolatacının bulunduğu meydan. Hazır uyuyorken birer sıcak çikolata içtik. Birkaç paket de eve getirmek için satın aldık.
Bir haftasonu da Golden Gate Park’a gittik. Yeşile doyduk. Ayrıntılı gezintimiz için, Golden Gate Park’ta Bir Gün yazıma göz atın.
Japanise Tea Garden, gezdiğimiz en değişik yerdi parkta. Onun için de linteki yazıya ve resimlere bakmanızı tavsiye ederim, özellikle de yeşil çayın geldiği yer hakkında bilgi almak isterseniz.
Tüm resimler bana aittir.