Swiss Air havayollarına ait uçağımız Heathrow Terminal 2’den sabah 7’deydi. Dolayısıyla internetten check-in yapsak bile bagajı teslim etmemiz için en geç sabah 5:30’da havalimanında olmamız gerekiyordu. Sabah 4:30’da evden çıkmamız, 4 gibi de uyanmamız şarttı.
Ders: Uçak saatleri evden çıkış saatine göre seçilmeli. Uyuyan çocuk uyandırılmasa daha iyi.
Akşam yatarken Alaz’a rahat bir eşofman giydirmiştik, yola çıkacağı kıyafeti yani. Herşey hazır olunca, araba yüklenip çalıştırılınca, Alaz’ı kucaklayıp battaniyesine sarıp araba koltuğuna yatırdık. Arabaya biner binmez konuşmaya başladı. Heyecanla neler olacağını anlatıyordu tabii bizim günlerdir anlattıklarımızı. Uyumayacağından emin olunca yanıma aldığım sütü, biraz da kraker verdim.
Ders: Uykusunda yola çıkacaksa en güzeli rahat, yol kıyafetlerini uyumadan giydirmek.
Arabayı teslim ettikten sonra bagajı da teslim edip güvenlik kontrole ilerledik. Alaz bebek arabasındaydı ve şansımıza bu aralar bebek arabasını kucağa ve yürümeye tercih ediyordu. Sanılanın aksine birçok bebekli ve çocuklu aile vardı o saatte havalimanında. Gene de güvenlik ve pasaport kontrol bölümlerini çok çabuk geçtik.
Ders: Bebek arabasını uçağın kapısında teslim etmeli.
Heathrow Terminal 2’de çocuk oyun alanı vardı. Saat 7’den sonra açıldığından biz kullanamadık; ama boyalar, ufak kaydırak, kukla oyunu sahnesi gibi birçok aktivite imkanı var. Ardından bir kitapçıya girdik ve Alaz kendine Thomas the Tank Engine dergisi buldu. Eşantiyon 3-5 uyduruk vagon verdiğinden onu seçti diye düşünüyorum.
Ders: Havalimanında yeni bir oyuncak, kitap hatta çocuk dergisi uçuşun rahat geçmesini sağlar.
Temmuz’da 2. yaşını dolduran Alaz, ilk kez kendi koltuğunda uçacaktı. Önce pencere kenarına oturmak istedi, ortaya geçmesi için ikna etmemiz kolay oldu. Babasıyla beraber yeni aldığımız dergiye ve içinden çıkan oyuncaklara baktılar. Uçak kalkarken bir elini ben, diğerini de babası tuttu. Sessizleştiğini görünce kafasını koluma yasladım. Havalandığımızda uyumuştu. İkaz lambaları sönünce kemerini çözüp aramıza yatırdık. Yolculuk bir buçuk saat bile sürmedi. İnerken hala uyuyordu.
Ders: 2. yaşgününden itibaren çocuklar uçakta kendi koltuklarında oturmak zorunda yani onlara da ayrı bilet satın almak zorundayız.
Sabah 7’deki uçağa kahvaltı yapmadan binmiştik. Sadece Alaz için yiyecek vardı yanımda. Malesef Swiss Air’in kahvaltı diye verdiği bir küçük kek ile idare etmek zorunda kaldık. Kekimi iştahla yedikten sonra uyuyakalmışım biraz.
İndiğimiz yerde bebek arabasını teslim ettiler. İşimiz kolaylaştı diyemem. Çünkü Geneva (Cenevre) Havalimanı’nda her yerde asansör yok. Alaz’ı birkaç kez indirip yürüyen merdivenleri kullandık bagajı teslim alana dek. Engelli aracını bile merdivenden indiren vardı. Valizi alıp tuvalet molası verdikten sonra İsviçre’nin iki katlı trenlerinden birine bindik. Tren biletineyse çok para ödedik; 45 dakika yolculuk için 60 TL civarı, tek kişi, tek yön. Ben de İngiltere’yi pahalı sanırdım!
Ders: Uçaktan inince, havalimanından ayrılmadan nakit para çekin. Ne olur ne olmaz…
İki katlı trenin ikinci katında, göl manzarası sağımızda, Alaz keyifle kek yerken ve meyve suyu içerken gözümde büyüyen uzun tren yolculuğu çabucak geçti ve Lozan Garı’nda saat 11’e doğru ev sahipleri bizi karşıladı.
Dönüşümüz biraz telaşlı oldu; Alaz’ın uykusu, öğle yemeği, araba teslimi derken az kalsın treni kaçırıyorduk ve dolayısıyla da uçağı kaçırma ihtimalimiz oluşuyordu. Trene binene dek anne ve baba stres içindeydi. Alaz ise herşeyden habersiz trenleri gösterip bunu binelim buna binmeyelim diye seçmece yapıyordu. Neyse ki son dakikada trene ve dolayısıyla uçağa yetiştik ve evimize döndük.
Ders: Saat farkını gözönüne almalı ve yolculuk planlarını son dakikaya bırakmamalı.
Havalimanında, kontrollerden geçip Sprüngli’de geleneksel çikolata alışverişimizi yaptıktan sonra uçağın kalkacağı kapıya vardık. Ben dergi okudum, Alaz ve babası cebimizde son kalan İsviçre franklarını harcamaya gitti. Ardından da Alaz’ı 4 farklı renkte, farklı maddelerin atıldığı çöplere git-gel yaptırttık.
Yolda uyumadı. Kitap okuduk, çıkartma yaptık, muhabbet ettik. Swiss Air’in dağıttığı oyuncak uçakla oynadı. İnerken mutluydu. Bu kez bebek arabasını uçağın kapısında teslim etmediler. Alaz’ı bazen kucağımızda taşıdık, bazen de yürüttük bagaj teslimine dek. Heathrow Terminal 2’de pasaport kontrolde sıra çoktu ne yazık ki. Family Lane dedikleri aileye ayrılan ve öncelik tanınan sıra da yoktu, ki Gatwick’te var, o yüzden tercih ederim orayı.
Ders: Havalimanından, uçak indikten bir saat sonra ayrılabilirsiniz genelde. Çocuklu aileler için sağlanan kolaylıklar var mı diye havalimanı görevlisine sorun.
Akşam 8’e doğru Heathrow’dan çıktık. Araba yolculuğu bir saatten fazla sürdü; ama Alaz yolda uyumadı. Eve varınca makarna yemek istedi. Anne olmadan önce direk gidip yatardım, bir de yemek yaptım o yorgunlukla! Sonra da beraber yatıp uyuduk.