Lozan, Vevey ve Montrö gezilerimizi anlattım. Sonuncu gün, uçağa binmeden önce yarım günümüz vardı gezmek için. Bizim amacımız ise göl kıyısına gidip Alaz’ın, kuzeni Ada’yla birkaç hoş saat geçirmesini sağlamaktı.
Alaz ve Ada’yı boyaların önünden kaldırmak güç oldu sabah sabah. Ne de olsa göle gitmek bizim fikrimizdi; ama onların da en az bizim kadar eğleneceğinden emindik. Yakınlarda bulunan Lutry’e gittik.
Lutry, dar sokakları ve minik dükkanlarının yanı sıra, yat limanı ve üzüm festivaliyle de ilgi çeken bir yer. 15 veya 30 dakika araba park etmek için bir çok ücretsiz park yeri var sokak aralarında. Fakat biz daha uzun süre kalmayı planladığımızdan arabayı göl kıyısındaki otoparka bıraktık ve plaja doğru yürüdük.
Gökyüzü renginin göle yansıdığı, sakin ve huzurlu bir gündü. Sabah olduğundan etrafta kimseler yoktu. Kumla oynamak için kova, kürek, tırmık ve bir torba dolusu şekil çıkaran aletimiz vardı. Alaz öncelikle göle taş atmayı tercih etti.
Ada ise elbisesi kirlenmesin diye benim kucağımdan inmedi ilk saat. 4 yaş kız çocuğunun erkek çocuktan farkı işte! Neyse ki Alaz’ın kıskanma huyu yok.
Leman Gölü’nde vapurlar İsviçre ve Fransa kıyı köylerine servis yapıyor. Biz sahilde otururken birkaç kişi gelip gölün serin sularına daldı yüzmek için. Pişman olduk neden mayoları yanımıza almadık diye. Sahilde belli aralıkla yerleştirilmiş mangallar da bulunuyor. İsteyen yiyeceğini getirip hem mangal yapıyor hem güneşlenip yüzüyor. Üstelik şezlong veya gölgelik ücreti de yok.
Çocuklar taşlardan kule yaptılar, acıkınca da evde hazırlayıp yanımıza aldığımız sandiviç ve muz yediler. Birimiz taşların üzerine uzandık dinlendik ve ortamın keyfini çıkardık, birimiz çocuklarla oynadık sırayla.
Yanımıza gelen serçe kuşlarını da beslemeyi unutmadık. Hiç korkuları yok minik kuşların, kısacası buradaki insanların kendilerine zarar vermeyeceğinden eminler. Alaz ve Ada da yediklerinin bir kısmını kuşlarla paylaştı güzelce onları ürkütmeden.
Plajın gerisinde geniş bir çim alan ve de çocuk oyun parkı bulunuyor. Taş atmak, gölden su taşımak, kovaya taş / kum doldurmak türü oyunlardan sıkılınca oyun parkına koşturdular.
Alaz dikkatle Ada’yı izliyor, onun yaptıklarını yapmaya, söylediklerini tekrar etmeye çalışıyordu. Bir ara ikisini uzaktan izledik. Ada bir oyun yarattı, Alaz da onun söylediklerini yaparak ayak uydurmaya başladı. 2 yaşındaki Alaz’ın yeni marifeti, başkalarının oyunlarına katılmak. Artık tek başına değil, başka çocuklarla birlikte oynamaya çalışıyordu. Bu kavramların, yaşı gereği ancak farkına varıyordu, oğlumuz büyüyordu!
Her park girişinde çocuklara ve ebeveynlere yönelik uyarılar bulunması hoşuma gidenlerden. Yukarıdaki tabela da göl kenarındaki bu yeşil alanda belirtilmiş yasaklar. Lutry, uzun Londra yolculuğu öncesinde bize çok iyi geldi. Hem huzur veren sakinliği hem Leman Gölü gözümüze, kulağımıza ziyafet çekti.
Biz çocukları parktan çıkarıp öğle yemeği için eve götürmeye ikna ederken bir grup anaokulu öğrencisi eğitmenleri eşliğinde gelip gölün yanına dizildiler. Eğitmenler, birer birer yemek kutularını çocuklara dağıttı. Leman Gölü’ne karşı sandviçlerini yediler. Ne şanslı çocuklar diye aklımdan geçirmedim değil. Umarım Alaz’a seçeceğimiz okullar da bu mantığı benimserler.
Güzel bir yarım gün ardından Alaz yolda uyuyakalınca önce eve uğradık ardından Londra’ya gitmek üzere Lozan tren istasyonuna ve oradan Cenevre Havalimanı’na gittik. Leman Gölü civarındaki çocuklu aktiviteler için buraya buyrun.
2 Yorum Var
Gezgin Anne,çok güzel bir gün geçirmişsiniz gerçekten.İnsan kıyısından köşesinden azıcık kıskanmadan edemiyor 🙂 Yurdumun orasında burasında böylesine sakin,temiz,kullanışlı,ve doğal ve güzel sahilleri bulmak mümkün belki,ama alışılagelmiş şey de değil hani…Sabah sabah ne güzel geldi..
İngiltere den her dönüşümüzde yaşadığım duygu şimdi içimde beliren," Evet…Masal bitti,bir kitap gibi…Kapağını kapat ve gerçek hayata başla şimdi…"
😉
Çok güzel demişsin. Gerçekten ülkemizde çok güzel yerler var ama huzur bulabilmek bazen çok zor.