Aileden uzak, gurbet ellerde yaşayınca Alaz’a gece bakacak birini bulmak ve o kişiye güvenmek imkansız-dı. Geçen sene epey bir mülakat yapıp aklı başında, tecrübeli bir bayan bulduk. Onun sayesinde Alaz’ın babasıyla birkaç kez sinemaya, bir kez de yılbaşı partisine gidebildik. Onlarda da ben Alaz’ı uyuttum, Alaz babysitter denilen bakıcıyı hiç görmedi, biz geceyarısı gibi eve döndük, Alaz onu bırakıp gittiğimizi bilmedi.
Benim asıl derdim, tiyatroya gitmek, konserler dinlemek. Onlar da akşam 8’de başladığından, Alaz’ı uyutup, yetişmek imkansız. Alaz kendisini benden başkasının uyutmasına kesinlikle karşı. Neyse son birkaç aydır baba hayranlığı başladı da, babasının kendisini uyutmasına müsaade ediyor bazen. Neyse… Biz de bakıcı ücreti vermeyeceğimiz için genelde Türkiye’ye gittiğimizde Alaz’ı uyutur, babaanneye / anneanneye bırakırız. Bizim için bulunmaz nimet. Özellikle de anne-baba gece dışarı çıkıp geç yatsa da, evdeki canavar sabah 6 oldu mu ayağa dikilince bakacak biri oluyor.
Geçenlerde Bodrum’a gittiğimizde, Alaz’ı uyutup, giyinip, süslenip, bekar ve çocuksuz arkadaşlarla buluşup Bodrum gece hayatına attık kendimizi. Tesadüfen Mandalin isimli barda, Soul Stuff adlı grup canlı müzik yapıyordu. Onlar bizim İstanbul’daki günlerimizde her haftasonu Taksim’de dinlediğimiz soul ve funk müzik yapan gruptu. Görmeyeli yaşlanmışlardı, özellikle de solist Alper. Elbette biz de yaşlandık o günlere nazaran.
Saat 2’yi geçiyordu telefonumda Alaz’ın babaannesinin cevapsız çağrısını gördüm. Sessiz bir köşe bulup evi aradık. Alaz uyanmış, beni istemiş, yok demişler, ağlamış, sonunda çare bulamayıp salona götürmüşler, çizgi film açmışlar (Türkiye’de neden sabaha dek çizgi film yayınlanıyor diye hep merak etmişimdir), ağlamasın diye antep fıstığı vermişler, oturuyorlarmış. Neyse apar topar kalktık tabii. Eve vardığımızda saat 3’ü geçiyordu. Arabayı parkederken camdan Alaz’ın: Anne geldi, yaşasın anne geldi! diye sevinç çığlıkları geliyordu. Kapıyı açınca sımsıkı sarıldı. Sonra: Şeftali erde? dedi.
Babaannesi, Alaz uyanınca: Anne süt almaya gitti demiş, Alaz uyanığı: Gündüz süt aldık ya demiş. Babaannesi de o zaman: Şimdi hatırladım, şeftali bitmişti, sana şeftali almaya gittiler demiş. Alaz sabahın 4’ünde o inatla bana şeftali soydurdu, doğrattı ve oturup tümünü de yedi. Sonra da ikimiz sarılıp uyuduk.
Neyse ki anneanneye gidince, Ören’de gece dışarıya çıktığımızda uyanmamış. Yoksa Türkiye sınırlarında bana güven duygusu kalmayacak! O nedenle Big Fish Little Fish organizasyonu benim ilgimi çekti. Nedir o derseniz, tık tık!
Haftaya, aylar önce bilet satın aldığım Travis grubunun konseri var. Konser saati 19:30 ve konser yeri Camden Town. Alaz’ı uyutup çıkmamız imkansız. Kreşte çok sevdiği bir abla var, ona rica ettik. Gelip Alaz’ı yatıracak, tabii eğer becerebilirse? Elbette bir önceki gece de gelecek, beraber deneme yapacağız. Konser gecesi artık tren mi oynarlar? Antep fıstığı mı yerler? Şarkı mı söylerler bilemem. Ben o gece Travis dinlemekte kararlıyım.
2 Yorum Var
Bu yazınızı okurken, kendimi gördüm. İnanın saçlarımı boyatmaya kuaföre bile gidememiştim 2 aydır. Oğlum benden başkasında uyumuyor çünkü. Ama çok güzel bir duygu, şikayet etmiyorum. Yalnız olmadığımı görmek güzel 🙂
Öyle oluyor malesef. Neyse ki büyüdükçe daha rahat edeceğiz. O gece korktuğum kadar zor olmadı bırakmak. Bakıcı ablasını çok seviyordu, ve onun sözünü benden çok dinliyordu. Sorunsuz geçti. Tabii ardındaki 2 gün surat yaptı o ayrı 🙂
Sevgiler, Deniz