Geçen haftasonu İstanbul’dan Burhaniye’ye gitmek için Sabiha Gökçen Havalimanı’ndaydık. Saat 19:30’daki uçağımız saatler 20:00’ı gösterdiği halde gecikme anonsu bile yapılmadan ekrandan silindi. Diğer yolcularla birlikte kimse yok mu bilgi verilsin diyerek toplaştık. Sonunda farklı bir kapıya gönderildik ve bir saat rötar ardından uçağa gitmek üzere otobüse bindirildik. Akşam yemeği yememiştik; annemin güzel yemekleri masada bizi bekliyordu. Alaz birşeyler atıştırmıştı ve meyvesini de uçak koltuğunun gözüne yerleştirdim, basınç değişiminden kulakları tıkandığında yutkunsun diye vermek üzere.
Pilot 5 dakika içinde havalanacağımızı belirtip kalkış için sıraya girdi. Uçuş pistinde hızlanırken birden yavaşladık. Uçak hızlanması gerektiği halde yavaşladığından bir gariplik olduğunu herkes farketti; uçağa ilk kez binenler ve çocuklar (Alaz) hariç.
Pilot teknik bir arıza olduğu anonsunu yaparak kalkış noktasına geri döndüğümüzü açıkladı. O sırada yolculardan birkaçı duman, yangın var diyerek ayaklandı. Hostesler yangın olmadığını yansıyan ışıkların duman görünümü verdiğini söyledi. Biz de o sırada ayaklanmıştık. Hostes oturun deyince, oturduk. Az sonra birileri, açın kapıyı yoksa ben açacağım, yanacağız, öleceğiz diye bağırmaya başladı. Hostes, kapıyı açtı ki insanlar inmeye başladı. Ben Alaz’ı kucaklarken, teyzesi de ceketlerimizi aldı. Aşağıya indiğimizde gerçekten de dumanlar çıkıyordu uçaktan, sol kanadın alt kısmından. Henüz otobüse binerken 4 adet kocaman itfaiye arabası uçağın çevresini sardı. Özel giysili bir itfaiyeci uçağın yanına giderken, o ve kanadın etrafı püskürtülen beyaz köpükler içinde kalmıştı.
Otobüse bindiğimizde ağlayan, telefon görüşmeleriyle olayı canlı olarak tanıdıklarına ileten birkaç kişi vardı. Birisi de görüntüleri videoya çekiyordu. O sırada Anne geldik mi? diye soran Alaz’a ceketini giydirdim. Uçağın hasta olduğunu, uçak doktorlarının geldiğini, başka uçağa bineceğimizi anlattım. O an o telaşta nasıl soğukkanlı kalıp da bunları uydurabildim, şaşıyorum kendime. Sanırım annelik içgüdüsü…
Tekrar bekleme salonuna geldiğimizde olayın iç yüzünü öğrendik. Kalkış esnasında uçağın tekerleği patlamıştı ve sürtünme nedeniyle alev almıştı. Ayrıca en ön sıradaki 4 yolcu, hostesin pilotla konuşmasından bu olayı öğrenmiş, acil güvenlik kapısını açarak yere atlamışlardı. Uçak fazla yüksek olmadığından ciddi yaralanmalar olmamıştı. Asıl felaket eğer uçak havalanıp da inseydi yaşanacaktı. İniş esnasında patlayacak bir tekerlek uçağın yere çakılmasına neden olabilirdi ve açıkçası Edremit’teki havaalanında Sabiha Gökçen’deki gibi bir ilk yardım ve itfaiye ordusu bulunmadığını düşünmek içimize biraz da olsa su serpti. Bir kısım insan uçak biletlerinin ücret iadesini istedi ve bir daha uçağa binmem diye söylenerek salondan ayrıldı. Diğer kısmın içinde biz de vardık, yaklaşık 3 saat daha bekleme ardından aynı havayolu şirketinin başka bir uçağına bindik. Bu sırada tüm yolcular neredeyse arkadaş oldu ve bir bayan herkesin telefon numarasını alıp, havayolu şirketini mahkemeye vereceğini söyledi.
Malesef…
Tek bir görevliye tüm sorumluluk yüklendi, kızcağız neredeyse psikolojik açıdan bizden kötü bir hale getirildi.
Herkes akşam yemeği için evine gideceğinden açtı, yemek ve su ihtiyacı saat 23:00 civarında ancak karşılandı.
Alaz ve diğer küçük çocuklar, biri birkaç haftalık bebek, perişan oldular.
Hamile bir yolcu vardı ve oldukça üzgündü.
İlk etapta uçağın 22:30’da kalkacağı söylendi, gerçekte uçağın kalkışı geceyarısını buldu.
Gelelim bize…
Uçak yolculuğu sadece bir saat süreceğinden, yanımızda teyzesi de olacağından Alaz’ın tüm oyuncaklarını, kitaplarını valize koyup check-in etmiştim. Ne ahmaklık! Meyvelerini acil iniş esnasında uçakta unuttum ve yanımda pek yiyecek birşey yoktu.
Ders: Yol bir saat de sürse, fazladan bez, mama, yiyecek, su almalı. Birkaç haftalık bebek annesini defalarca emdi, uyudu ve eminim bezi de birkaç kez değiştirildi.
Bu gibi durumlarda tazminat ödendiğini duymuştum.
Ders: Üç saati aşan rötarda AB üyesi ülkeler yolcuya tazminat ödüyor. Türkiye’de ise rötarın 5 saati bulması gerekiyor. İnsana verilen değer bir kez daha beni hayal kırıklığına uğrattı.
Yer hosteslerine defalarca yiyecek sordum Alaz için. Beş dakika diye diye 2 saat beklettiler. Sonunda, dağıtılan özensizce hazırlanmış sandviçlerin içindeki salamları yedi Alaz. Tekrar bekleme salonuna geldiğimizde ufak bir ağlama sendromu yaşamıştık. Oradaki üç saat boyunca genelde mızmızlandı. Yapacak tek şek, yakalamaca, saklambaç, kolundan bacağından tutup sallamaktı; biz de onları yaptık. Başka çocukların oyuncaklarını almak istedi, vermeyince ağladı. Son dakikalarda yerlere attı kendini, yuvarlandı. Ne bende yapma demeye hal kalmıştı, ne de o söz dinliyordu. Uçağa tekrar bindiğimizde kucağıma yatırdım, yol boyunca, evde yatağa yatırana dek uyudu. Sonra Çakıl’ın (köpek) ayak seslerini tanıdı ve uyandı. O gece 2’de ancak yatabildik. Alaz’ın uyku düzeni bozuldu, sonraki günlerde ve gecelerde de etkisi sürdü.
Bu ufak kazadan 5 gün sonra havayolu şirketinden bir telefon geldi. Özür dilediler ve bize ücretsiz bilet vermeyi teklif ettiler. Teşekkür ettim. Bu konuda hak-hukuk nasıl işler bilmiyorum. Ufak bir araştırma yapmalı. Uçaklar kalkış öncesi yeterinde emniyet testinden geçiyor mu öğrenmeli.
Bu arada hangi havayolu şirketi diye merak ettiyseniz; Borajet. Gidiş ve dönüşte tekrar uçaklarına bindim, binmek zorundaydım. Ya da karayolunu seçmek durumunda kalacaktım. Onun da pek hayırlı bir seçim olduğu söylenemez ya?
Bu konudaki haberler;
http://www.airporthaber.com/havacilik-haberleri/borajetin-kalkis-oncesi-lastigi-patladi.html
http://www.internethaber.com/sabiha-gokcende-korkutan-kaza-605456h.htm
8 Yorum Var
Geçmiş olsun 🙁 Ben de çok sık uçtuğum için malesef bu tip aksilikler bir şekilde yaşanıyor bir zamanda ve ben de Avustralya'da bir kez inişte pistten çıkan uçakta oldukça korkuşu anlar yaşamıştım. Dediğiniz gibi, genellikle de yolcuların panik halinin bulaşması nedeniyle.. O zamanlar evli bile değildim ama şimdi çocukla, Allah korusun diyorum. Cesaretinizi de kutluyorum, iyi ve kazasız uçuşlara!
Teşekkürler. Size de geçmiş olsun. Panik olmamak en iyisi sanırım. Benim aklımdan geçen tek şey Alaz'dı ve sanırım bu nedenle panik yapmama fırsat olmadı.
Sevgiler, Deniz
Çok çok geçmiş olsun Deniz. Hayatta herşey oluyor ki bu durum insanın nerden aklına gelir?!..Bazen babalar annelerin bu temkinli hazırlanmalarına anlam veremiyorlar değil mi? Neyse ki ufaklığın hafızasında korkunun yer etmemesi için müthiş bir soğukkanlılık göstermişsin. Dava açılma durumu ve yaşanacak süreci merak ediyorum; tekrar çok geçmiş olsun…
Teşekkürler Tülay. Ben de merak ediyorum dava olayını, gerçi pek bir umudum yok bizim adımıza. Genelde şirket sahiplerinden yana kurallar. Sevgiler, Deniz.
Çok geçmiş olsun, derler ya; verilmiş sadakanız varmış!! İnsan hayatının nasıl pamuk ipliğiyle bağlı olduğu ortada… Bende Burhaniye'ye giderken Borajete bindiğimden biliyorum toplama uçakları… Ve ne yazık ki AnadoluJet bile olsa bakımsızlar.. Soğukkanlılığını alkışlıyorum ve tekrar geçmiş olsun. Sevgilerimle
Sağolun. İnsan aklına kötü şeyler getirmemeye çalışıyor bu durumda malesef. Umarım Sabiha Gökçen'de diğer havayolları için de önemli bir uyarı olmuştur.
Ayyy okumaz olaydım. Şimdi ben nasıl binerim uçağa… 🙂
Öyle ya da böyle mecbur biniyoruz 🙂