Gerçekten etkilendim. Kapıyı kilitleyip yola koyulduktan sonraki ilk 25 dakika içinde ailelerin tatildeki ilk münakaşaları başlarmış.
Ne desem bilmem? Biz henüz evden çıkmadan birkaç tartışma yaşamış, laf yarışımız son bulur bulmaz da karşılıklı somurtuyor oluyoruz yola koyulduğumuzda.
Not: Seyahatte kavga etmemek mucize olur!
Neyse ki yalnız değiliz. Seyahat şirketlerinin araştırmasına göre, ebeveynlerin %69’u tatilde kavga ederken, üçte ikisinden fazlası iki haftalık tatil boyunca en az iki kez büyük boyutta kavgaya tutuşuyormuş.
Son dakikaya kadar süren acaba tatil için herkese uygun, doğru yeri seçtim mi stresi, bavula herşeyi yerleştirdim mi kaygısı, ya bavul ağır çıkarsa, kapanmazsa, eşyalar arabaya sığmazsa endişesi! Ardından check-in işlemlerine dek süren, her beş dakikada bir yapılan pasaportlar yanımızda mı soruları, sanki pasaportlar debelenip de çantanın gözünden kaçacaklarmış gibi? Tabii çocukların umulmadık tuvalet ziyaretleri de işin işine girince uçağa geç kalacağız stresi.
Not: Tatildeyken tartışmak normal, normal olmayan tartışmamak!
Bunun havaalanına dek sürdüğünü düşünün. Kapıdan çıktık, metro veya tren çalışıyor mu? Vaktinde gelecek mi? Doğru peronda bekliyor muyuz? Veya arabanın benzin lambası mı yandı? Taksi trafiğe takıldı. Tüm kırmızı ışıklara denk geldik! İşte sonunda yanlış yola girdik! Bu süre zarfında genelde eşim bana cevap vermeyi çoktan bırakmış, ters ters bakmakla yetiniyordur.
Arada bir iyi günümüzde havaalanına dek tartışmadan gidebiliriz. O zaman da check-in veya güvenlik kontrol sırasından yakınırım, acaba Alaz uçakta uyuyacak mı diye endişelenirim ve genelde o sırada evde birşey unuttuğumuzu farkederim. Eşimin ‘Şu an senin bu laflarının bize hiç bir faydası yok‘ demesi beni daha çok çileden çıkartır. İçimde tutup çatlayayım mı?
Bir defasında İrlanda için vize almamız gerektiğini check-in esnasında öğrenmiştik ve o an Birleşik Krallık yönetiminden hesap soramadığımız için görevlilere söylenmekle yetintik! Bir kez de Malaga’dan Rondo’ya gideceğiz, yolu bulamadık. Otobanda aynı yerde saatlerce dolanıp durduk. Bir süre sonra artık Rondo yerine aile mahkemesine gidecektik; ama neyse ki oranın yolunu da bulamadık!
Birkaç gün sonra kalabalık sezonda, herkesin yollara döküleceği haftasonunda arabayla Londra’yı baştan başa geçip uçağa yetişeceğiz. Şimdiden uykum kaçmaya başladı. Valizler ortada yok, havaalanında park yeri ayarlamadık, Alaz’ı vaktinde evden çıkarmayı başarabilecek miyiz? Gibi soruların ardı arkası kesilmiyor gecenin bir yarısı.
Not: Onca strese rağmen yanımda ailem olmadan seyahat etmek istemem.
Elbette tatil yerine ulaşınca ortalık süt-liman olur. Birkaç gün sonraysa şikayetler başlar. Bu kez de sürekli beraber olmak birbirimize batar. Genelde aynı aktiviteleri yapmaktan hoşlansak da arada bir anlaşmazlık çıkar. Bazen ben oraya gitmek, burayı görmek, şunu yapmak için koşturmaya çalışırken, yanımdakiler rahat ol, gel güneşlenelim, yarın gideriz deyince sigortalarımın attığı görülmüştür. Gerçi Alaz sonrasında ben de hızımı epey azalttım.
Bunca olumsuzluğa rağmen gene de ailemden ayrı tatil yapmayı düşünemem. Tek yapmamız gereken ilk yarım saati kazasız-kavgasız atlatmak!
Resim: http://www.flickr.com/photos/ucumari/