Alternatif Anne aracılığıyla çok güzel insanlarla tanıştım ve umarım sizinle de tanışıp yeni paylaşımlarda buluşacağız. Alternatif Anne’deki ilk yazımı ise en çok araştırdığım ve yazdığım seyahat konusunda seçtim. Gelelim anlatacaklarıma…
Ailecek yapılan seyahatlerle ilgili bir blog yazmaya başladığımda oğlum henüz birkaç aylık bir bebekti. O zamanlar, bebekle yolculuk yapmanın onun için henüz bir anlamı yoktu; sürekli annesinin koynunda bulunmak, istediği an sütü ve uykuyu anne kucağında elde etmek dışında. Sadece bu nedenler bile yolculuk kavramını ona sevdirir diye düşünüyordum.
Bir gün gelip de bebeğimin büyüyeceğini, her çocuk gibi gördüğü ilginç şeylerin önünde dakikalarca donakalıp bakacağını, ne olduğunu soracağını, gördüklerime bir de onun gözünden bakıp unuttuğum hayret etme duygusunun geri geleceğini umuyordum.
Zaman ilerleyip de genç bir delikanlı olmaya başladığında seyahatlerimizde bana arkadaş olacağı, taşıdığım valizleri elimden alacağı günler de gelecek miydi? Ya sonra özgürlüğünü ilan edip bizim yerimize arkadaşlarını mı tercih edecekti tatile çıkarken? Muhakkak! Olması gerektiği gibi…
Oysa okuduğum haber, Avrupa ülkelerinde yapılan bir araştırma sonucunda 16 – 24 yaş arası gençlerin üçte ikisinin hala aileleriyle birlikte tatil yaptıklarını yazıyor. Geriye kalan üçte birlik kısım ise seyahate çıkmak için arkadaşlarını tercih edenler. Tatil için aileyi seçmenin ya da mecburen aileyle tatile gitmenin sebebi ekonomik şartlara bağlanmış. Eminim öyle. Yoksa kim ister ergenlikte annesini babasını yanında, üstelik de tatilde?
Kendimi hatırlıyorum da, büyüdüğüm şehir İzmir’den üniversitede okumak için İstanbul’a gittikten sonra, tüm okul tatillerinde eve dönmek, ailemle birlikte olmaktı amacım. Elbette ufak çaplı haftasonu gezilerine katılırdık arkadaşlarla; ama yaz tatili demek aileyle birlikte olmak demekti. Adam akıllı bir tatil içinse üniversite bitti, işe girdim, para kazandım ve sonra anneme biz arkadaşlarla tatile gidiyoruz diyebildim. Ekonomik bağımsızlık şarttı.
Evlendikten sonra da annemden uzakta yaşamak durumunda kalınca, birbirimize duyduğumuz özlemden ötürü tatilleri geçirmek için aile evini seçtiğim çok oldu. Bir zaman sonra annem, kızkardeşim ve ben, ev ortamını ve evin erkeklerini bırakıp kızkıza tam anlamıyla tatil yapmaya başladık. İlki Çeşme’deydi hatta. Evde unuttuğumuz tarak veya nemlendirici krem, uçakta kaybolan valiz yüzünden bir hafta giyeceksiz kalmak, ayakkabının ayağı vurması sorunu tatili ızdıraba çevirmedi. Aksine birbirimizin hemen hemen herşeyini ödünç alabildiğimizden ortada sorun kalmadı. Üstelik genel zevklerimiz aynı olduğundan ne yiyelim, nereye gidelim, sabah kaçta kahvaltı edelim gibi münakaşalara girmek durumunda da kalmadık. Elbette aynı cinsiyette olmamızın avantajı büyük.
Şimdilerde üç kuşak; annem, kardeşim ve oğlum fırsat yaratıp birkaç gün kaçamak yapmaya çalışıyoruz. Sonuçta herkes halinden memnun, kocalar dahil!
Öte yandan çekirdek aile yerine geniş aile olarak tatil yapmak, günümüz koşullarında daha çok tercih edilmeye başlandı. Hem daha ekonomik olduğu için, hem çocuk olduktan sonra aile büyükleriyle daha çok vakit geçirmek önem kazandığı için, hem de gidilen tatil yerinde çocuğa ücretsiz pardon gönüllü bakıcılar bulunduğu için
Görünüşe göre, yirmili yaşlarda yanımda ailemi tercih etmesem de, otuzlarımda annemle tatil yapmayı seven bir insan oldum. Geçen gün Paris’te buluşmayı bile teklif ettim. Olgunlaşmak bu olsa gerek! Merak ettiğimse bugünlerde bana aşık olan oğlumun otuz küsür sene sonra benimle birlikte aynı uçağa binmekten hala zevk alıp alamayacağı…
Alternatif Anne’de 03.01.2014’te yayınlanan yazımdır.
http://alternatifanne.com/ailecek-tatil-nereye-kadar/
Resim: tinyTypewriter