Sabahın erken saatinde uyanan Alaz’la babası yakında market aramaya gittiler. Ben de ekstra yarım saat yatarak Alaz’ın gece benden çaldığı uykumu telafi etmeye çalıştım.

Geldiklerinde haftalık alışveriş yapmış gibiydiler. Açıkçası bunda önceki gece Roma’da kahvaltı kültürünün olmadığını öğrenmemizin de etkisi var. Kahvaltı için bir kafeye gittiğinizde cappuccino ve cornetto denilen bir tür kruvasan ile kahve verildiğini öğrendik. Zaten Alaz’la sabahın 7’sinde kahvaltı etmek için açık bir yer bulacağımızı hiç sanmıyordum. Roma’da kaldığımız sürece kahvaltıları hep evde yaptık. Ekmek kızartma makinesi, yumurta tavası bile vardı daha ne olsun?

Vittoriano

Roma pass denilen 3 günlük taşıtları ücretsiz kullanmak ve 2 müzeye ücretsiz giriş sağlayan kartı satın almak için civardaki Tourist Info’lara yolumuzu çevirdik. Bu arada günün planı Colosseum ve Roman Forum’a gitmekti. Roma pass-lar tükenmişti, yol üzerindeki tobacco shop-ları geziyorduk birer tane satın almak için. Sonunda Piazza Venezia’ya dek geldik. Hem kartımızı aldık, hem de bu kadar yakına gelmişken gece taksiyle önünden geçtiğimiz Vittoriano Müzesi ve devasa anıtı gezelim istedik.

Vittoriano

Merdivenler… Yorgun Alaz’ı ikna edip pusetinden kaldırdık. Babası puseti yüklenip merdivenleri çıkarken Alaz ve ben tıngır mıngır tek tek çıktık basamakları. Arada bir dinlendik, arada bir pusete binmeye çalıştı; ama hayatının rekorunu kırıp kucak istemeyerek, yüzlerce basamak çıktı ve indi. Etraftakilerin de ‘Bravo!‘ demelerine gülümseyerek.

Not: Ağır bir bebek arabasıyla sakın Vittoriano Anıtı’na girmeyi düşünmeyin. Yüzlerce basamak var.

Müthiş bir Roma manzarası görmek istiyorsanız ilk durak burası olmalı derim. Biz Cumartesi gittiğimiz için çok kalabalıktı; ama giriş ve çıkış haricinde sorun olmadı. Giriş ücretsiz; ama en tepeye çıkmak için asansör ücreti 7 Euro. Roma pass geçmiyor. Üst katta yemek ve içmek için kafe ve tuvalet mevcut.

Vittoriano merdivenleri

Sadece bir anıt için bu kadar görkemli ve büyük bir yapı niye düşünmeden edemiyor insan. Terasta mola verip Alaz’a merdivenleri inmesi için meyve yüklemesi yaptıktan sonra yola koyulduk. Girişteki kalabalığı geçtikten sonra Roman Forum’a doğru adımlarımızı attık.

Not: Alaz’a tesadüfen kırmızı renkte tişört ve sweatshirt giydirmiştim o gün. Gözümüz her daim üzerindeydi; ama kırmızı sayesinde sürekli kendini belli ediyordu. Kalabalık yerlerde parlak renkli giysiler seçmek aklınızda olsun…

Roman Forum

Roman Forum‘a girmeden önce biraz yiyecek atıştırdık. Önünde birçok büfe var meyveden sandviçe, dondurmadan içeceğe çeşitli şeyler satan. İçerde yemek – içmek için bir yer olmadığını okumuştum. Girişte çok uzun bir sıra vardı; ama Roma pass bütün kapıları sıra beklemeden açtı bize. Öğle saati olduğundan Alaz içerde uyur diye umduk; ama yollar öylesine taşlı ve bozuktu ki Alaz’ı pusetinde oturttuğumuzda itmek imkansızdı. Ah neden süspansiyonlu öbür bebek arabasını getirmedik diyecektik ki, onunla Vittoriano’nun yüzlerce merdivenini çıkmak hayal olurdu. Alaz’ı yürümeye ikna etmekse başlı başına bir işti. Uykusuzluğun getirdiği yorgunluk ve dolayısıyla huysuzluk tavan yapmıştı.

Not: Roma’da hatta tüm İtalya’da umumi tuvalet yok gibi. Bu nedenle müzeler, anıtlar, kafeler tuvalet ihtiyacını gidermek için en uygun yerler.

Roman Forum

Pusetinden indirip tuvalete götürmek için binbir dil döktük olmadı. Sonunda rüşvet verdim; mide bulantısı önleyici şekerimden bir parça. Tuvaletten dönünce bir taş üzerine oturdum, kucağıma aldım. Sarıldım, öptüm, sevgimi depoladım huysuzluğu azalır diye. Muz yemek istedi. Verdim. Sonra 3 çocuğu olan Amerika’lı bir ailenin yanına gitti ve çocuklarla oynamaya başladı. Kreşten öğrendiği yarım yamalak İngilizce’sini çocuklara sergiliyordu ve öyle şeyler söylüyordu ki babasıyla ben birkaç metre ötede gülme krizine girmiştik. Yarım saat sonra zorla onlardan ayırıp Roman Forum’u gezmeye devam ettik. Eski Roma’nın ticari, politik ve dini merkezindeydik. Yıkık dökük bu halinin gerçeğini gözümüzde canlandırınca ne muhteşem bir yer olduğu hayrete düşürür insanı.

Bu kadar yakınına gelmişken Palatine Hill‘i görmeden dönmek olmazdı; ama öte yandan o taşlı yolda bebek arabası itmek imkansızdı. Sonunda Alaz’a eğer yürümeyecekse, puseti orada bırakacağımızı, babasının sırtına çıkmasını söyledim. O an ortalık feryat figan inledi. Babası sakin bir yere oturtup bağırmasının geçmesini bekledi. Harvey Karp’ın kitaplarında da bahsettiği naughty chair olayı. Sakinleştiğinde, biraz yol yürümesi gerektiğini daha sonra tekrar pusete binebileceğini söyledik. Puseti iterken yardım edebileceğini söyledik. Tabii diğer küçük çocukları da işaret edip nasıl yürüdüklerini gösterdik. Yorgun olduğu için böyle yaptığını biliyordum; ama evde gecede 10 saat uyuyan çocuk neden tatilde 8 saat uyuyordu? Ah bu tatil heyecanı!

Alaz bu bahçede koşturmak yerine uyuyordu

Palatine Hill‘e varınca yol biraz düzeldi, Alaz da pusetine binip uyku pozisyonunu aldı. Colosseum’u ve burayı hakkını vererek gezmek tüm günü alır. Biz biraz hızlandırılmış tur yaptık. Roma’nın 7 tepesinin merkezi, Roman Forum’dan 40 metre yukarıda. Romulus ve Remus’ın dişi kurt tarafından bulunduğu mağaranın burada olduğu mitolojide geçmekte. Domus Augustana harabeleri, Circus Maximus ve Domitian stadyumu görülebiliyor bu tepeden.

Palatine Hill

Bahçelerden manzarayı ve Colosseum’u izledik. Daha sonra Alaz’ın uyumasını fırsat bilip biz de siesta için diğer turistler gibi bir ağaç altına uzandık. O an ‘A bu ağaç meyve ağacı; ama bu ağaç badem ağacı!‘ diye sevindim birden.

Hemen eşimi dürtüp çağla badem ağacına çıkması için dil döktüm. Daha geçen gün annemle konuşurken, gene çağla mevsimini kaçıracağım diye söyleniyordum. Şimdi ağacı bulmak hazine bulmak gibiydi bana 🙂 Zaten birkaç tanesini yedikten sonra tüm yorgunluğum gitmişti. Alaz bir saat uyuduktan sonra yola koyulduk Colosseum’a gitmek için. Tangır tungur taşlarda uyanacağı kesindi.

Not: Yanınızda çocuk varsa İtalya’da her kapı açılır. Palatine Hill’den Colosseum’a geçiş kapısı kapalıydı. Bizden öncekileri geri çevirmişlerdi; ama puseti gösterip sorunca bizim çıkmamıza izin verdiler. Böylece Colesseum’a kestirmeden girmiş olduk.

Sanırım o taşlı yolların pusetteki bebeğe neler yapabileceğini biliyordu görevliler. Böylece Alaz uyanmadı. Colosseum’a girmeden önce yolun karşısındaki Tripadvisor’da önerilmiş kafeye geç kalan öğle yemeği için vardığımızda Alaz da uyandı, acıkmıştı. Lazanyayı ikimiz de beğendik. Yemek ardından filmlere konu Colosseum’a yine Roma pass sayesinde sıra beklemeden ve yine bebek arabası sayesinde özel bir kapıdan geçerek girdik. Asansör de vardı! İlk olarak üst kata çıkıp gezdik. Daha sonra giriş katını dolaştık.

Colesseum

1. yüzyılda 50 bin kişinin gladyatörleri izlediği muhteşem bir yapıdaydık. Sahanın altında neler olduğu da gösteriliyordu. İki katlı tünellerdeki kafesler yırtıcı hayvanları ve gladyatörleri barındırmak içindi. Alaz’ın ilgisini çekti; çünkü platformu görünce sahayı gemiye benzetti. Oldukça ihtişamlı yapılardan biri. Roma tam bir açıkhava müzesi.

Dönüşü yürüyemeyecek kadar yorgunduk. Otobüse bindik; ama yolların kapanması nedeniyle eve bir türlü varamadık. Sonunda Termini tren istasyonunda inip Repubblica Meydanı‘na giderken yolların neden kapatıldığını anladık. Önce yüzlerce çevik kuvvet gördük, ardından zırhlı araçlar, tepemizde uçan helikopter ve sonrasında pankart taşıyan insanlar. Tabii İtalyanca bilmediğimiz için ne yazdığını anlamadık; ama sosyalist bir hareket olduğu çalan müzikten ve pankartlardan belliydi. Kalabalığı ters yönde yarıp meydana çıktık. Boyunlarında gaz maskesi asılı iri yarı polisleri görünce ürkmedim değil. Neyse ki bir çatışma çıkmadı.

DirenRoma
Piazza Repubblica

Alaz meydandaki çeşmeyi görünce yengeç gibi suya koşturdu. Yolların trafiğe kapatılması bizim de işimize gelmişti. İki tarafı mandalin ve portakal ağaçlarıyla kaplı caddede yol ortasından Piazza Barberini‘ye dek kah koşturdu kah pusette babası onu uçurdu. Roma gibi bir şehrin merkezi caddelerini sağlı sollu mandalin ve portakal ağaçlarıyla bezemek ne güzel bir şehircilikti…

Portakal ve mandalin ağaçları sıra sıra

Piazza Barberini’deki havuzlu çeşme başında da biraz oyalanıp daha sonra eve gittik. Başım çatlıyordu, sanırım ilk günden bu kadar koşturmak iyi gelmedi. Ağrı kesici alıp 15 dakika uyudum. Alaz da o sırada kendi kendine ev ortamında oyuncaklarıyla oynadı. Farkediyorduk ki, koşturmaya ara verip arada bir böyle yerlerde sürünüp oynamak ona iyi geliyordu.

Piazza Barberini

Akşam yemeği için yakınlarda bir yer seçtik. Kabul ediyorum ki ilk gün yediğimiz yemekler hep bir turist tuzağında geçiyor ta ki biz acıkmadan plan yapmayı öğrenene dek. Yemekte makarna ve kızarmış deniz ürünlerini seçtik risk almamak için. Malesef gene de bana çok ağır geldi o al dente pişmiş makarnanın sosu. Özel durumumdan da kaynaklanabilir elbet. Alaz ise benden beter. Açlıktan birkaç kaşık yiyor, sonra tadı değişik olduğundan yemeyi kesiyor hatta öğürüyor. O nedenle zorlamadık hiç. Akşamları eve dönünce yulaf ezmesi pişirmemi istiyordu eğer karnı hala açsa.

Not: Sade makarna da olsa, pişirme usulü, yağı değişik gelebiliyor alışkın olmayınca. Restoranda ısmarladığınız yemeği yemiyor diye üzülmeyin, yedekte bir alternatif olsun tatildeyken. Eve dönünce tekrar bildiğiniz gibi yapar, düzeninizi oturtursunuz birkaç günde.

Odaya döner dönmez bilgisayar başına oturup trattoria (aile lokantası) listesi hazırladım. Düşünün ne kadar memnuniyetsiz kaldığımı o yemekten. Banyo faslından sonra Alaz gene benimle uyumak istedi. Onu uyutayım derken ben de uyumuşum. Sözde Alaz’ı yatırıp oturmak için apartmanda kalıyorduk.

O gece de Alaz’ın burnu tıkalıydı. Sık sık uyandı rahatsız olduğundan.

Devamı için: İtalya Seyahatimiz – Gün 3

Yazar

7 Yorum Var

  1. Merhaba Deniz Hanım,
    Biz de bir ay sonra 14 aylık bebeğimizle İtalya gezisine çıkacağız.
    Rica etsem yukarıdaki yazıda bahsettiğiniz lokanta listesini (hala elinizde varsa) benimle paylaşabilir misiniz? Ayrıca tavsiye edebileceğiniz başka yerler de varsa sevinirim.
    Çok teşekkürler şimdiden:)

  2. Merhaba, blog'unuzu severek takip ediyorum. Paylaşımlarınız çok faydalı oluyor. Rica etsem Roma'da kaldığınız evin airbnb linkini de paylaşabilir misiniz? Çok teşekkürler..

  3. BIZDE TEMMUZDA 2.5 YASINDA OLACAK KIZIM VE ESİMLE BİR ITALYA TURU PLANLADIK AMA PUSETE OTURMAKTAN HIC HOSLANMIYOR HATTA AYLARDIR BEBEK ARABAMZI NERDE ONU BILE BİLMİYORUZ AMA BOYLE BİR GEZİ İÇİN SART OLACAK. FOTOGRAFLARDAN OGLUNUZUNDA ASAGI YUKARI KIZIM YASINDA OLDUGUNU ZANNEDİYORUM.HEM ZEVK ALIP HEM ONU BOGMADAN HEMDE KENDINIZ BOGULMADAN NASIL GECİRDİNİZ BU TATILI SIZI TEBRIK EDERİM.BENİM GÖZÜM COK KORKUYOR ACIKCASI…ACIL DURUM ONERILERINIZ MUTLAKA VARDIR KRIZ ANLARINI CÖZMEK İÇİN LÜTFEN PAYLASIN:)… SEVGİLERLE…

    • Merhaba,
      Günlük gezi planlarımızdan da göreceğiniz üzere, parklarda, su kenarlarında, çeşmelerde, dondurmacılarda, meydanlarda onun koşturması için sık sık mola verdik. Şansımıza bizim oğlan puseti çok seviyordu. Belki yürümekten yorulur ve puseti tercih eder kızınız da. Bir de sevdiği kuru yemişler, sebzeler, meyveler çantanızda bulunsun. O sıkıldıkça eline verirsiniz. 🙂
      İyi tatiller şimdiden…
      Sevgiler.

  4. Elif Salih Reply

    Merhaba , Vittoriano Anıtında rica ederseniz pusetli ailelere kullandırdıkları özel bir asansör var .Görevli eşliğinde çıkıyorsunuz her yerde olduğu gibi.Otobüs duraklarının tarafındaki ( yan sağ) girişten girerseniz görevliler yardımcı oluyor. Gitmeden yazılarınızı okumuştum, özellikle çocukla gitmek insanın gözünü korkutuyor ama başkalarınında gittiğini, neler yaşadığını , tavsiyelerini okumak güzeldi 🙂 Teşekkürler.

Yorum Yaz

Pin It
Bu sitedeki tüm içerikler Digital Millennium Copyright Act ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu'na istinaden koruma altındadır. Buradaki hiçbir içerik (Yazı, Fotoğraf, Video vb.) site KULLANIM ŞARTLARI'nda da belirtildiği üzere izinsiz olarak kopyalanamaz, alıntı yapılamaz, başka yerde yayınlanamaz

© 2019 Tasarım Blogger Tasarım.