Yemek saatlerini hiç sevmiyorum. Çünkü tatilde anneyi en zorlayan şeydir yemek problemi…

Onu değil, bunu yerim!

Türkiye olsun, Dünya’nın başka yeri olsun hiç farketmiyor. Tatile çıktık mı bizim oğlanın iştahı kapanıyor. Haa gerçi normalde de çok yiyen, herşeyi yiyen biri olmadığından haklı olarak anne olarak endişenmeden edemiyorum. Özellikle de yemek saatlerinin tatilde şaşması muhtemel olduğundan, evdeki rutini tutturmak zor.

Kahvaltı en kolayı. Yumurta sever, mısır gevreği veya yulaf lapası favorisi. Ekmek, bal da her zaman bulunan şeyler.

Öğle yemekleri, dışarıdayken veya birisini ziyaret ediyorsak biraz geçe kayıyor elbet. Gerçi oyun her zaman yemeğin önünde olduğundan açlıktan huysuz, sinirli ve ağlayan Alaz’ın inadını kırıp yemeğe oturtmak zor. Öte yandan yemek sonrası ortalık süt-liman. Sonra da bir uyku uyursa akşama dek keyfimiz yerinde.

Londra’da akşam 6-6:30 gibi günün son yemeğine otururuz. Tatildeyken malesef o saatlerde akşam yemeği bulma imkanı pek yok. Genelde o saatlerde atıştırma veya çay-kek muhabbeti olunca akşam yemeğini reddetmesi kaçınılmaz.

Bu nedenle, zamanla ben de tatil boyunca yemeğe odaklanmak ve kendimi üzmek yerine esnemeyi tercih ediyorum. Nasıl mı?

  1. Akışına bırakarak. Özellikle belirsiz veya kalabalık olacağımız akşam yemeklerinden önce sağlıklı atıştırmalıklarla yemek saatine dek oyalamak. Yemekte de istediklerini seçmesine, istediği kadar yemesine izin vermek.
  2. Jetlag’i gözönüne alarak. Saat farkı 2 de olsa etkilenmeleri kaçınılmaz. Özellikle sıcakta ve yurtdışı tatilde normalden az yediğini kabulleniyorum.
  3. İnatçı küçüklerin bağımsızlık mücadelesini kabullenerek. Ne zaman isterse, ne yemek isterse yiyecek mi? O öyle bilsin. 2 yaş sendromluyla yemek konusunda tartışmak baştan kaybedeceğimi bildiğim birşey. Başkalarının yanında zor duruma düşmemek için inatlaşmamak en iyisi. Tabii her çocuğun zayıf bir noktası vardır; annesi-babası bilir. Şarkı söylemek, masal – hikaye anlatmak bizim oğlanın ağzını açması için başvurduğumuz son çare.
  4. Muz. Her yerde muz bulunur, öyle değil mi?
  5. Ve porridge (yulaf lapası da valizde yeralan ilk şey).

Resim: Flickr/ “L4” by Mait Jüriado

Yazar

2 Yorum Var

  1. merhaba, benim oğlum 6.5 aylık ve ek gıdaya başlayan biçok bebeğe göre hem daha fazla şey denedi hem de çok erken tatmaya başladı birçok şeyi. Ben de küçüklüğümden beri yulaf lapası, kellogs, gevrekler bayılan biriyim, oğlunuza mısır gevreği verdiğinizi okuyunca acaba bana hangi mısır gevreğini almam konusunda bir öneride bulunabilir misiniz diye yazmak istedim, malum artık her markaya güvenilmiyor ve ben elimden geldiğince şekerli, ambalajlı ürünlerden uzak tutmaya çalışmayı düşünüyorum ya da umut ediyorum diyelim. Bir fikir verirseniz sevinirim

    • Merhaba, açıkçası ben 1 yaşına dek mısır gevreği vermedim. Daha sonra haftada bir bebekler için olanla başladık ve şimdi genelde tercihi sade yulaf lapası (içine bazen tarçın, bazen bal ekliyorum). Mısır gevreği olarak şekersiz olanları tercih edip bal veya pekmezle tatlandırıyordum; ama artık 3 yaşına geliyor ve evimize aldıklarımız içinde ne isterse onu yiyor. Bu ara Cheerios'u çok seviyor mesela.

Yorum Yaz

Pin It
Bu sitedeki tüm içerikler Digital Millennium Copyright Act ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu'na istinaden koruma altındadır. Buradaki hiçbir içerik (Yazı, Fotoğraf, Video vb.) site KULLANIM ŞARTLARI'nda da belirtildiği üzere izinsiz olarak kopyalanamaz, alıntı yapılamaz, başka yerde yayınlanamaz

© 2019 Tasarım Blogger Tasarım.