Yüzde 99’un aile yanı canım elbette, dediğini duyar gibiyim.
Benim için de öyleydi. Üniversite yıllarımda başlayan anne evi eşittir tatil kavramı. Her daim yemek hazır, çamaşır yıkama derdi yok, hatta hamileyken ya da Alaz daha süt bebeğiyken yerimden kalkmama gerek yoktu, o kadar hizmette sınır yok yani. Bazı günler sabahtan akşama PTT misali gez evde sorun değil. Sağolsun annem ve kayınvalidem dinlenmem için ellerinden geleni yaptılar ve hala yapıyorlar her defasında.
Peki 2-3 yaşındaki bir çocuk için durum ne? Ya da şöyle demek daha doğru; yurtdışında yaşayan, kendi yağıyla kavrulan çekirdek aile, Türkiye’ye veya başka bir ülkeye, büyükleri ziyarete gittiğinde neler olur?
Çocuğun dünyası döner. Kendi evine, anne-babanın uyguladığı belirli rutine alışmış, evinde kendini emniyette, güvenli ve huzurlu hisseden, ne gün nereye gidileceğini bilen hatta evde kendi kendine oynamaya başlayan 2 yaş sendromlu, başka birinin evine gidince, anne-babanın evde yaşayan diğerlerine ilgi göstermesine dayanamaz. Kendi kendine oynamayı keser, yemeklerin yağı-tuzu-suyu farklı olduğundan pişirme stili aynı da olsa, yemek yemeyi keser. Akşamları kendi yatağında kendi kendine uyuyan çocuk, gece geç saatlere kadar uyumamaya; ya da anneyi uyurken yanında istemeye başlar. Sabahın 5’inde uyanmaya, odadan çıkıp ev halkını da ayağa dikmeye başlar. Annenin diğer kişilerle 3 dakikadan fazla muhabbet etmesine itiraz eder, gerekirse sebep yaratır başka odaya götürür ve onu orada bahanelerle tutsak eder. İşler istediği gibi gitmezse bağırmayı dener, yalandan ağlar, kendini yere atar ilgi çekmek için. Baktı ki o da işe yaramıyor gözyaşlarıyla gerçekten ağlar bu kez. Anne bu kadar sık ağlamasından yakınınca o da: Anne sen neden bana burda hep kızıyorsun? deyip anneyi ters köşeye yatırmak ister.
Tabii yaş ilerledikçe bu durum düzelir deniyor; umuyorum. Çünkü bunlar daha geçen ayki Türkiye ziyaretimizde başıma gelenler. Elbette Türkiye’ye gittiğimizde 3 gün orda, 5 gün burda, oradan oraya koşturmakla geçiyor ve ne kadar Alaz’a anlatsam da neler olacağını önceden, her yeni şartta denklemdeki bilinmezler değişiyor. Açıkçası aile yanında tatilde eğer ortamda başka çocuk yoksa, Alaz bana sarıyor ya da babasına. Baba yoksa o zaman beni tüketiyor. Çekilin ben ev işlerini yapayım, siz Alaz’la oynayın dediğim çok oluyor.
Öte yandan yaşı gereği çocuk da haklı. Birkaç ayda bir, birkaç hafta gördüğü anneanne, babaanne ne kadar çaba, sevgi, ilgi gösterse de anne kadar güvenilen, beraber yatıp uyumak istenen kişi olmuyor. Oysa kızkardeşim ve ben yazları anneannemlere gittiğimizde hep dedemle uyurduk ya da uyumak isterdik, defalarca bıkmadan bize masal anlattığı için olabilir elbet. Belki de henüz Alaz’ın o yaşı gelmedi. Belki seneye?
O yüzden bazen üçümüzün gittiği tatiller daha az yoruyor beni. Alaz biliyor ki anne-baba hala onun. Anne biliyor ki, baba yani Alaz’ın 1 numaralı oyun arkadaşı yanımızda. Herkesin kafası rahat 🙂
Resim: https://www.flickr.com/photos/spavaai/