Pazartesi, London City Airport‘u kullanarak Zürih’e geldik. LCA, bekleme koltukları ve koridorları sebebiyle Londra’nın en eski havaalanı, hacmiyle de Londra’nın en küçük havaalanı hissi uyandırdı bende.

İsviçre Havayolları’na (Swiss Air) ait uçak da, şimdiye dek bindiğim ülkeler arası giden en küçük uçaktı. Koltuklar 2li ve 3lü olduğundan ve biz online check-in yaptır-ma-dığımızdan Alaz ve ben ayrı, babası ayrı oturduk. Bir bakıma da iyi oldu aslında. Alaz, yanımızda babası olmadığı için daha usluydu. Ben Uykusuz dergisi okurken o da kendi etiket kitaplarına baktı. Hostesin getirdiği oyuncak uçak ve boya kalemleri ile oyalandı. Tabii uçağın kalkması gecikince biraz gerginleşti; ama gene de beni rahatsız etmedi. Dünya Kupası şerefine Swiss Air bir tepsi futbol topu şeklinde çikolata ikram etti. Alaz bu ikramlara bayıldı; ama uçağın hareketlenmesiyle uyuyakaldı.

LCA eski koltukları ve dar koridorları

Zürih’te pasaport kontrol ve bagaj işlemleri oldukça kısa sürdü. Her gelişimizde vakit kaybı yaşadığımız ilk ve tek yer hep havaalanı tren istasyonu oluyor. Yine bilet alalım, hangi bileti alalım, hangi trene binelim sorularına cevaplar aradığımız bir süre sonunda trendeydik. Zürih’in muhteşem tren ve tramvay ağı ile de kısa bir süre sonra otelimizdeydik.

Otelin kahvaltı salonu dev bir kütüphane

B2 Boutique Hotel, hafif yokuş mevkide olması dışında harika bir otel. Kahvaltıda peynir bile var! İsviçre farkı 🙂 1870’lerde bira imalathanesi olarak kullanılmış, birkaç sene önce de dizaynır otele dönüştürülmüş. Bize verilen oda oldukça genişti. Bebek yatağı istemedik, zaten Alaz yatmıyor. Yatak da geniş olduğundan üçümüz rahat sığdık ve mışıl mışıl uyuduk. Duş ve banyoya kısmına bayıldım. Çalışanları da oldukça yardımsever. Sabah kahvaltısında Alaz’a boya kalemleri bile getirdiler biz sormadan. Ertesi sabah da otel müdüresi gelip hatırımızı sordu. ‘Çocukla Zürih’te neler yapılır?’ diye bir aktivite listesi getirdi.

Her bir avizede 300 bira şişesi var, hepsi de orjinal

Kahvaltı salonu ayrıca dev bir kütüphane. Dilediğin kitabı seçip bakmak serbest. Bizim vaktimiz olmadı; ama Alaz hemen faydalandı çocuk kitaplarından.

Odalarının ses geçirmeyen malzemeyle kaplandığını duymuştum. Kesinlikle hiç ses duymadık. Hatta Alaz uyku saatlerinde mızmızlandığında prim vermemize gerek kalmadı. Ee bir şikayet de almadık, demek ses geçirmiyor gerçekten.

Alaz terastaki termal havuza ayaklarını sokarken

Otelin ikinci günü Alaz ve ben meşhur spanın termal havuzlarını denedik. Otel müşterilerine 24 saat için 25CHF, günü birlik gelenlere 55CHF ücreti var. Alaz’a verdikleri bornoz çok şekerdi. Alaz’ın yaşı sebebiyle sadece terastaki havuzu ve termal havuzları kullanmamıza izin vardı. Zaten hamilelik nedeniyle de kaplıca ve 37 derece üzerindeki sıcaklık bana da uygun değildi. İlk olarak çatıya çıktık. Alaz önce normal havuzlar gibi zannedip atlamak istedi; ama derinliğini bilmediğimden ben ve bize yardımcı olmak istediği için suya girip boy veren İsviçreli bir kadın uyarınca, azıcık şaşırıp ürktü.

Manzara muhteşemdi. Belki 5-10 kişi vardı terasta. Bazı yorumlarda havuzda 50’nin üzerinde insan bulunduğu o nedenle pek kalabalık olabildiği yazıyordu. O açıdan şanslıydık. Hava sıcaklığının 20 derece, güneşli; ama rüzgarlı olduğu gün 35 derecelik suda Alaz ile çok güzel vakit geçirdik, sadece kafamız dışarıda kalacak şekilde elbette. Köpükler çıkıp su dalgalandığı vakit biraz tedirgin oluyordu; ama kucağımda ve alçak yerde oturduğumuz süre boyunca elindeki ufak teknesiyle oynadığında keyif aldı sanki.

Alaz’a verdikleri bornoz ile termal kaplıcalardayız

Daha sonra alt kattaki termal banyolara indik. Orası kapalı alan olduğundan insan olmasa da su sesinden ötürü oldukça gürültülüydü. Bu hiç hoşuna gitmedi Alaz’ın. Biraz balıkçılık oynayıp çıktık. (Bornozun ipini bana attı, ben tuttum o da beni kıyıya çekti)

O akşam yemek ardından Alaz’ı otel yakınında bir parka götürdük. Öğle uykusu uyumadığından amacımız erkenden paketlemekti. Akşam 9’da uyutunca ben odada Alaz’la kaldım. Babasını da çatıdaki havuza gitmesi için ikna ettim. Ba-yıl-dı. Havuz, 21:30’da kapandığından uzun süre kalamadı; ama “Deniz, bunu tekrar yapmalıyız birlikte” diyordu. Taşınınca artık 🙂

Açılış saati de sabah 9’da. Bu kez ben gittim yalnız. Henüz havuzda kimseler yoktu. Yalnız olup da o yükseklikte bir havuzda tepemden uçaklar, kuşlar geçerken… Manzara mükemmel! Hayatımda ilk kez Google gözlüğüm olsun, baktığım dağlar, göl ve şehrin güzelliği aklıma kazınsın istedim.

Ulaşım ve otel maceralarımız bundan ibaret. Gezmek ve bu gezideki asıl amacımız olan Zürih’te ev bulmak konusundaki yazılarım yakında gelecek…

Not: Son resim otelin sitesinden alıntı, diğer resimler bana ait.

Yazar

4 Yorum Var

Yorum Yaz

Pin It
Bu sitedeki tüm içerikler Digital Millennium Copyright Act ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu'na istinaden koruma altındadır. Buradaki hiçbir içerik (Yazı, Fotoğraf, Video vb.) site KULLANIM ŞARTLARI'nda da belirtildiği üzere izinsiz olarak kopyalanamaz, alıntı yapılamaz, başka yerde yayınlanamaz

© 2019 Tasarım Blogger Tasarım.