Sabah oteldeki nefis ekmeklerin bulunduğu kahvaltı ardından Lugano merkeze yürüdük. Hava şansımıza bulutlu; ama ılıktı. Sahildeki tekne gezintileri için ayrılmış yere gidip hangi tur bize uygun diye sorduk. Öğle yemekli turdan kısa tura, 5 saatlikten yarım saatliğe 30 farklı çeşit ve tabii farklı saatlerde tekne turu vardı.

Lugano Gölü ve kıyı köyleri
Çocuklar tekne olayına bayıldı. İkisi de merakla etrafı izlediler. Alaz yaşı gereği bol ‘Neden?‘ içeren sorular soruyordu. Ada da abi Alaz’ı merakla izliyor, dediklerini, söylediği şarkıları tekrar ediyordu.
Gandria, bizim son durak

Bizim seçtiğimiz tur bir saatlik yolculuk içeriyordu. Çocuklarla bir saatin uygun olacağını düşündük. Tekne birkaç küçük kıyı köyüne uğrayıp hatta bir yerde sadece restoran vardı, Grotto Pescatori, daha sonra bizim öğle yemeği molası vereceğimiz Gandria’da duruyor, sonra yoluna devam ediyordu.

Grotto San Rocco

Bazı köylere ulaşım sadece göl yani tekne yoluyla veya yürüyerekti. Açıkçası kamp yapmak ve göl kıyısında köyden köye yürümek için muhteşem yerlerden biri Lugano Gölü çevresi. Museum of Swiss Customs da bu duraklardan birinde.

Alaz bulduğu bir merdivende araba sürmekle meşgul!

Gandria; dar, araç girmeyen sokakları ve her döndüğümüz köşe başında enteresan güzelliklerin bulunduğu bir köy. Küçük birkaç hediyelik eşya dükkanı, zeytin ağaçları ve Pazar günü olduğundan birkaç restoranın açık olduğu sevimli, bol inişli-çıkışlı bir kasaba. Turistler genelde botla buraya gelip yürüyerek Castagnola’ya dönüyorlarmış. Museum of Cultures da Castagnola’nın en çok ziyaret edilen noktası. Panaromik bir yürüyüş olduğuna eminim. Elbette biz çocuklar ve onların küçük tekerlekli baston pusetleriyle yürümeyi göze alamadık.

Resimdeki kırmızı biberlere dikkat! 

Yemek yemek için seçtiğimiz yer de kaldığımız otel tarafından önerilmişti. Terası doluydu. Zor yer bulduk desem? Haftasonu gidiyorsanız rezarvasyon yaptırmanızda fayda var. Bu resim yemek yediğimiz yerin penceresinden.

Kedi

Her köşesinde bizi sürpriz bekliyor demiştim, değil mi? Bu kedinin yanına yaklaşana dek oyuncak mı gerçek mi olduğunu çözemedik. Çünkü göz kapakları hariç hiçbir yeri oynamıyordu. Hiçbirimize, hiç bir harekete tepki vermeyince psikopat olduğuna karar verip kendi haline bıraktık 🙂

Bu minikler ne yapıyor?

Yemek ardından biz kahve ve tiramisu ile oyalanırken Alaz ve Ada da dondurma yemekle meşguldu. Bir an canciğer kuzu sarması, bir an ki genelde oyuncak sebepli düşman oluyorlardı. Çocuk işte… Resimde görülen pusetleri hiç kullanmadık o gün; ama olur da uykuları gelirse diye yanımıza almıştık. Biri Chicco diğeri Maclaren. Artıları, eksileri muhabbetin parçaları oldu elbette…

Yemek esnasında bir tekneyi kaçırdığımızdan diğerini bekleyecektik. Bu da Gandria’nın ara ve arka sokaklarını görmek için büyük şanstı.
Böyle de sokakları var işte kıyı köylerin…

Köyün en güzel manzaralı yerlerinden birinde 16. yüzyıldan kalma San Vigilio kilisesi bulunuyordu. Oldukça sakin bu köyde, belki de günlerden Pazar diye, sadece öğle yemeği için gelen turistler ve sokakta top oynayan birkaç çocuk vardı.

Kim burada kahve içmek istemez ki?

Üst resimdeki pencerenin bulunduğu yerde öğle yemeğimizi yedik. Tabii o sırada altımızın boş olduğunu bilmediğimizden oldukça rahattık 🙂 Locanda Gandriese büyük porsiyonları ve güleryüzlü servisiyle tekneyi kaçırmamıza sebep olmuştu.

‘Alaaaz, ben oynayabiliim mi?’ ‘Olmaz şimdi ben oynuyoyum!’

Dönüşte çocuklar da biz de yorgunduk. Onlar öğle uykusunu pas geçmişlerdi bu eğlencede kim uyumak ister ki zaten? Direk Lugano’ya giden 15-20 dakika süren bir tekneye bindik. Elbette ‘Sen treni al, bana minübüsü ver!‘, ‘Olmaz, ben oynuyorum!‘ tartışmaları eşliğinde…

Tekneden inince tren istasyonunun yolunu tuttuk eve dönüş için. Bizim yaramazlar istasyona varmadan uyumuştu bile. Biz de Lugana’dan sonraki istasyon Milan, oraya mı gitsek diye sözde plan yapıyorduk. İsviçre’de yaşamanın avantajlarından biri işte. Her yere gitmek kolay, yeter ki iste, planla ve yola çık!


* Günün favori resmi bence budur. Dondurma yiyen iki meraklı, inatçı ve sevimli kuzu.

Lugana’da haftasonu yazımı okudunuz mu?

Yazar

2 Yorum Var

  1. Lugano'da kacirdiklarinizi da ben ekleyim o zaman; cocuklarin favorisi Swiss Miniature ve de funicolare ile cikilan tepeler. Lugano biraz Rio'yu andirir, koyun iki yanindaki tepeden manzara harikadir, biri Monte Bre digeri de Monte San Salvatore. Bu taraflara gelince bir de vadileri gormek gerekir; en meshurlari Valle Maggia ve Val Verzasca; ikisi de doga harikasi yerler, belki cocuklar buyuyunce daha da severler, sulari serin akarsular var, kiyisi kumsal ya da taslik ve kayalik ama Agustos'ta yuzmek icin harika. Ah, Locarno ve Ascona taraflari da guzeldir, oradan cikan teknelerle gidilen Maggiore golu ve ustundeki adalar gormeye deger…

    • Teşekkürler öneriler için… İtalya'ya geçerken Swiss Miniature'de mola vermiştik. Ben de çok beğendim, hatırlatmanıza sevindim.

Yorum Yaz

Pin It
Bu sitedeki tüm içerikler Digital Millennium Copyright Act ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu'na istinaden koruma altındadır. Buradaki hiçbir içerik (Yazı, Fotoğraf, Video vb.) site KULLANIM ŞARTLARI'nda da belirtildiği üzere izinsiz olarak kopyalanamaz, alıntı yapılamaz, başka yerde yayınlanamaz

© 2019 Tasarım Blogger Tasarım.