Tekrar oraya taşınmıyoruz meraklanmayın. Bu kez gezmeye gidiyoruz. Belki de gezmekten çok arkadaşlarımızı görmeye, özlediklerimize, dünyanın farklı çeşit yemeklerine -publara, çocuk dostu ücretsiz müzelerine, ‘health & safety’ standartlarındaki çocuk parklarına, alışveriş yapmaya, İngilizce duymaya gidiyoruz…
Öyle bir yazdım ki okuyan koşa koşa gidiyoruz zanneder; galiba evet koşarak gideceğiz. Zürih’i sevmediğimizden değil. Asıl merakım Zürih’ten sonra Londra’yı nasıl bulacağımız?…
Bunları yazarken radyoda ‘I will always love you’ çalması da pek bir manidar oldu!
Alaz çok büyük umutlar besliyor orası için. Geçen gün kendisini özlediğini söyleyen ananesine ‘Sana kötü bir haberim var. Biz Türkiye’ye gelmiyoruz, önce Londra’ya gideceğiz.’ diyordu. Bizim planlardan habersiz hem de. Biletleri az önce aldım, kesinleşmeden ona söylemek istememiştik. Duyunca çok sevinecek…
Beliz’in de ilk seyahati Londra olacak öyleyse…
Neyse benim yapacak çok işim var; Londra’da neler yapalım, neleri görelim, nerelerde ne yiyelim, kimlerle ne gün buluşalım diye hazırlanacağım, hem de iki çocukla! Üstelik eski yazıları kurcalayıp bebekli bavul nasıl olurdu, ona bakacağım. Şimdilik bana müsaade…
Fotoğraf: Tower of London’a karşı Alaz durması…