Durduk, durduk gene seyahatleri ardarda sıraladık. Ayağımızdaki Londra tozuyla İstanbul’a gidiyoruz.
Çocukların dalgalanan düzeni düzelmeden… Belki de böylesi daha iyi 🙂
Londra dönüşü farkettim ki, Beliz sanki daha büyümüş. Daha anlamlı bakıyor, boyu da uzamış gibi geldi. Seyahatler ardından çocuklar olgunlaşır ya, bizimki de o hesap…
Londra’daki günlerimizde BabyBjörn sling oldu Beliz’in yatağı. Çocuk gündüz uykularını dikey uyumaya alıştı. Alaz ise puset bulduğu an şekerleme yaptı, bulamadığında mızmızlandı. Akşamları kaçta yatarsa yatarsa yatsın sabah 5-6 arası uyandı.
Farkettim ki, Beliz’in üzerine titreyeceğime -uyku ve yemek konusunda- hala Alaz’ın üzerine titriyorum:
‘Aman erken yatsın!’,
‘Akşam yemeği az yedi, sabah erkenden acıkıp uyanacak’,
‘Şuradan şuraya giderken hiç olmazsa yolda uyusun’ diye.
Uykusuz kalınca veya acıkınca çocuk bambaşka biri oluyor; Dr Jekyll & Mr Hyde diyoruz babasıyla. Yaşından mı, suyundan mı, melek oğlum sinir ve öfke küpüne dönüşüyor derken 3-4 yaş civarı erkek çocuklarının bünyesinde testesteron hormonunun 2 katına çıkıp 5 yaş gibi de tekrar normal seviyesine düştüğünü öğrendim. Suçu, Alaz’ın testesteron seviyesine atıp rahatladım! Tabii bir de öğle uykusu bırakma devresinde.
Alaz yıllardır (3 yıl) tatillerde bizimle uyur, eve dönünce kendi yatağında yatar. Londra’da o babasıyla, kız da benimle uyudu. Eve dönünce her ikisi de kendi yataklarında uyudular ilk geceden itibaren. Saat farkından, tüm gün yolda olmalarından ve eve dönmenin heyecanından olsa gerek ılık banyo bile uykuya dalmalarını sağlayamadı ilk gece. İkisi de yataklarında epey bir döndüler uyumadan önce. Sonrasındaysa mışıl mışıl uyudular bebek(!) gibi 🙂
Bakalım Türkiye’de, aile büyüklerinin az biraz şımartmasıyla nasıl geçecek tatil ve tatil ardından eve dönüş?