Bahar gelince önüm, arkam, sağım, solum; koşanla, yürüyüş yapanla, bisiklete binenle dolunca ‘Yürü be Deniz, kim tutar seni!’ dedim kendime.
Haftasonu konuyu kocama açtım. ‘Bak bey, havalar ısındı, günler uzadı. Şu çocuklardan daral geldi! Akşam 8-9 arası haftada 1-2 gece ben yürüyüş yapacağım’ dedim. ‘Hay hay, yeter ki Beliz’i uyut’ dedi. Beliz bana kuzu; ama başkalarına kök söktüren cinsten uyku konusunda. Bazen bana da haşin davrandığı oluyor elbet. Neyse ki 7 gibi uyuyor.
Bu akşam yemeği yedik, Beliz’i yatırdım. Üzerime yürümelik rahat birşeyler aldım ve babasıyla kitap okuyan Alaz’a ‘İyi uykular’ dileyip attım kendimi kapıdan dışarı. Sormayın bir boşluğa düştüm sanki ilk anda. Birşey unuttum mu? Şunu tembihledim mi? Ya öyle olursa… Aman neyse dedim, taktım kocamın verdiği süpersonik kulaklığı, başladı Travis çalmaya…
Göl kıyısından tıngır mıngır arada bir manzara, çiçek, kuş resmi çekerek git-gel 4 kilometreyi 45 dakikada yürüdüm. Gitsem daha da giderdim de, dönüş zor olur diye çekindim açıkçası. Yollar nefis, hava şahane, ortalıkta ses yok, olsa bile ben müzik dinliyordum hatta söylüyordum bir ara 🙂
Sporcu ahlakı da var, benim yürüyüş hızım ve kendisinin koşu temposu bozulmasın diye karşımdan gelen biri daralan bir noktada caddeye inip koştu örneğin. Ya da ben tempolu yürüyorum diye parkta fotoğraf çektirmek için elinde kamerayla bekleyenler beni durdurup fotoğraflarını çekmemi istemediler. Ee millet biliyor bu işi. Spor yapmayan İsviçreli yok ki!
Velhasıl güzel oldu. Tatildeyken yüzmek dışında Alaz doğduğundan beri adamakıllı birşey yapmadımdı spor adına. Tembellik işte! Alışkanlık yok bizim millette.
Eve dönünce ‘Bikini moduna girersin işte bak, ne güzel!’ dedi sevgili kocam! Halbuki ben doğum kilolarımı çoktan vermişim; ama tabii memelerde şişkinlik, göbekte sarkıklık ve Beliz hanımı taşımaktan kollarda kalınlaşma var haliyle. Kilo vermekten çok, azıcık evden uzaklaşıp kafa dağıtmak benimki. Dışarıdaki yaşamın farkına varmak. Çocuklar yanımdayken onlara bakmaktan, ‘Dur oğlum, ağlama kızım’ demekten börtü böceği bile göremiyorum bazen.
Çikolatadan sonra egzersiz ile de İsviçre hayatına uyum sağladım gördüğünüz gibi. Sizi yolda çektiğim birkaç fotoğrafla başbaşa bırakıyor ve gönül rahatlığıyla verdiğim 223 kaloriyi kek ve çay eşliğinde geri almaya gidiyorum…
|
Arabayla defalarca önünden geçmişim; ama bu şirin evi bugün farkettim |
|
Kimbilir yumurtalar ne zaman çatlayacak? |
|
Bu da baba olsa gerek 🙂 |
|
Sokağın sakinliğine bakar mısınız? |