Son 4 senemi çaldılar! |
Suç duyurusunda bulunmak istiyorum. Birileri hayatımın son senelerini çaldı! Birden bire oğlumun 4 yaş ve kızımın 8 aylık olmasına başka bir açıklama bulamıyorum.
Çocuk sahibi olduktan sonra herşey ne hızla değişiyor. Daha yakın geçmişte yürümeyecek bu çocuk diye 15inci ayında ümidi kestiğimiz oğlum, koşar adım anasınıfına başlayacak yakında. İlkine uyku düzeni uyguladık, uykuyu sevmeyen bir çocuk oldu. İkincisini kucakta mı uyutsak, bizimle mi, nasıl uyusun diye karar veremediğimiz kızım, emeklemeyi geçip sıralamaya başladı. Hatta bu akşam yerine yatırdıktan sonra kapıdan çıkarken çıkardığı sesleri duyunca, gizli gizli bir köşeye oturup dinledim. Konuşuyor da artık kendi dilinde…
Uykusuzluk, göz altlarından belli… |
İngiltere’de bebeğimizi ilk 6 ay, 2-3 haftada bir kilo ölçümü için sağlık ocağına kontrole götürürdük. İlkine giderken öyle heyecanlıydım ki, uykularımı kaçıran kilosu az çıkarsa olayını geçtim, ya altını açınca üzerime yaparsa, ya giydirirken ortalığı yıkarsa ve ben onu susturamazsam… türünde düşünceler vardı aklımda. İlk kez anne oluyordum, bebeğimle toplum içine çıkıyordum. Tüm gözler benim üzerimde sanıyordum. Meğer öyle değilmiş. Herkesin derdi kendineymiş. Hatta hata yapmak, bebeğin sağlığını tehdit etmediği sürece, çok da normalmiş. Bunu internetteki forumlarda, Anneysen.com‘un anne cevapları bölümünde okuyunca, başkalarıyla aynı kaderi paylaştığımı görünce rahatlamıştım.
10. hafta ilk kez uçağa bindik oğlumuzla. ‘Ağladı, ağlayacak; aman ağlamasın!’ diye babasıyla birlikte oğlumuzun gözünün içine bakıyorduk. Morarana dek ağlayan cinstendi çünkü. Korkunun ecele faydası yok! Bir an geldi, ağladı. Ben ‘Memem görünmesin, ay şöyle mi çevirsem, böyle mi yatırsam, uçağın kemerini mi çözsem’ diye bebeğimin ağzıyla meme ucunu buluşturana dek, belki 1-2 dakika ağladı. O dakikalar, bana öyle uzundu ki… Sanki hiç bitmeyecek, bebeğim uçak inene dek, hatta havaalanında, yolda, sonsuza dek ağlayacak gibi geldi. Kan-ter içinde kaldım. Emince; sustu, uyudu. Bir daha da uçakta hiç ağlamadı o gün bu gündür, 4 senedir. Önemli olan ilk deneyimmiş, uçaktaki ilk ağlaması ardından açıldık. Hatta 1 yaşına basmadan 3 kıta, 7 ülke gezerek 35 bin mil yol katettik birlikte. Zaten blogun çıkış yeri budur, bilen biliyor…
Kızımın ilk uçak yolculuğu, 5 aylıkken gerçekleşti. Tecrübeli anneydim ya ben, çok rahattım. Uçak kalkarken emzirecektim işte o kadar basit! Ne yazık ki kızım beni ters köşeye yatırdı. Kulakları basınçtan ötürü acımasın diye ben emzirmeye çalışınca, o emmeyeceğim diye tepinip ağladı. Tabii tecrübeli anne olmuşum, memem göründü-görünmedi kaygım da yok. Her pozisyonu denedik; ama olmadı. Babasıyla gözgöze geldik, ‘Bu geç kaldı, daha erken yaşta uçağa binsek, alışırdı!’ dedim. 7inci ay dolmadan da alıştı. İki çocukla tek başına yaptığım yolculukta Türk hostes ‘Ay ben sizi yabancı aile zannetmiştim’ deyince; tamam, dedim. Bu da kıvama geldi…
Normalde uyumayan oğlum, uçağa biner binmez uyurdu, hala da uyur. Kızım ile uyku maceraları da bitmez. Bir aylık olmadan yüzükoyun uyumaya başladı. Evet, biliyorum doktorlar/uzmanlar bebek için tehlikeli diyorlar; ama başka türlü uyumadı. Ben de nasıl olsa 2inci bebek diye rahat davrandım kabul edeyim. Gel gelelim uçakta onu yüzükoyun yatırmama imkan yok. Onun da sırt üstü uyumasına imkan yok. Hayatımızı kurtaran en önemli icatlardan biri kanguru denilen bebek taşıyıcı, o an da işimize yaradı. Bebekle yolculukta bebek bezi ve ıslak mendil ardından en önemli demirbaş bana göre…
Ce-e! |
Bebeklerle yola çıkmak, tatil yapmak kolay değil; ama çocuklarımla seyahatlerimizden öğrendiklerim de kulağıma küpe:
1- Hiç bir şey umduğun gibi gitmez. Güneşli bir öğleden sonra eve davet ettiğin arkadaşlarla sohbet? Diş çıkarma evresinde, asla! Diş çıkarma evresi derken de bahsettiğim bir 2 sene! İki çocuktan sonra hala öğrenmeye ve hatırlamaya çabaladığım tek şey biraz rahat olmak. Ateşli hastalık geçirdiği günde, hastalığı üzerine yoğunlaşmak yerine, bebek arabasında gezerken melek gibi uyuduğunu düşünmek ve temiz havada dolaşmanın ikimize de verdiği huzur, gibi.
2- Rutin handikapları. Tatilde yemek ve uyku mu dediniz? Gezerken ve etrafta birçok değişiklik varken kim oturup yer? Kim uyur? En güzeli kucağımda uyutayım diye onunla güreşmek yerine yine ‘rahatlık’ denilen tavrı takınmak. Yemek için de öyle. Bir kaşık daha yesin diye ne takla atarım, ne peşinden koşarım, ne de onu ulu orta bağırtıp elaleme rezil olurum. İkinci çocukta öğrendim ki, aç çocuk kuru ekmek de olsa yiyor.
Tokum diyorum sana! |
Peki benim uykum? Çocuk sahibi olduktan sonra anladım ki, uykusuzluk bana göre değil! Evet, biraz geç oldu ne yazık ki… ‘Bebek uyurken, uyu!’ önerisi her daim doğru. Bırak yemeği, bulaşığı, çamaşırı; uyu. İlkinde yapmadım, ikincide hala yapıyorum; ama bu kez büyük olanı da zorla uyutmaya çalışıyorum. Uyumazsa da odasında müzik açıyorum, o zaman bir süreliğine hayattan kopuyor. Bir de kendime şöyle diyorum: ‘Nasıl olsa 2-3 sene sonra deliksiz uyuyacaklar (ya da 3-5 sene) ve ben sabaha karşı kucağımda onlara ninni söyleyip sarılmayı özleyeceğim.’
Oğlum doğduktan sonra, makyaj yapmayı unuttuğum gibi, takı takmayı, beyaz renkte giysileri veya pahalı güneş gözlükleri kullanmayı da unuttum. Tam küpe/yüzük takmaya başlarken ikinci bebek geldi. İşin güzeli, seyahate giderken valizde daha az eşya oluyor!
Bebekler ve çocuklar hayatıma girdiğinden beri hiç bir şey planlandığı gibi gitmiyor. Ki ben plansız adım atmayan bir insandım… En kötüsü de geciken ve iptal edilen uçuşlar! Ne yazık ki dünyanın kontrolü elimde değil, tıpkı kızımın ve oğlumun da kontrol düğmeleri olmadığı gibi…
#anneysenpaylaş