İsviçre’nin çok pahalı bir ülke olduğunu duyduğumuz ve gördüğümüz kadar, Almanya ve diğer komşu ülkelere alışveriş yapmaya giden birçok insan olduğunu da duyduk ve gördük. İsviçreliler hariç, demeyi isterdim; ama eminim onlar da çaktırmadan gidiyorlar…
Zürih’tekiler için Almanya; Konstanz ve Singen, Cenevre’dekiler için Fransa sınır şehirleri, alışveriş yapmak için tercih ediliyor. Biz de bir senedir işittiğimizi sonunda gerçekleştirebildik. Hem gezmeye, hem görmeye, hem de alışverişe Konstanz’a gittik.
![]() |
Şehirdeki çeşmelerde geçmişle ilgili ne politikalar gizli! |
Bir saatlik yolumuz vardı, İsviçre’nin Kreuzlingen şehrinin sınır komşusuna. Konstanz Gölü’nün kıyısındaki şehre. Ren Nehri’nin kaynağına.
![]() |
Arka koltukta bir takım sıkılmalar |
Beliz’in uyku saatine denk getirdiğimizden yola çıkar çıkmaz uyudu. İlk yarım saat kendi kendine oyalanan, yol boyunca ‘Daha gelmedik mi? Kaç dakika yolumuz kaldı?‘ diye soran Alaz ise, ilk yarım saat ardından Beliz’e sataşmaya, onu uyandırmaya çalıştı ve malesef başarılı oldu. Sınırı geçtikten hemen sonra, ilk durağımız Lago Alışveriş Merkezi‘nin otoparkında yer ararken Beliz bağırmaya başlamıştı. Cumartesi günü her yer çok kalabalıktı.
Çocuklar yorulmadan ve öğle yemeği vakti gelmeden alışveriş kısmını tamamladık. Evet fiyatlar çok uygundu İsviçre’ye göre; ama hayalimdeki marketi de Lago’da bulamadım; bulduğumuz tek yer Aldi’ydi ve doğru düzgün markalar bile yoktu. Neyse bol miktarda yarı pişmiş ekmek, kuru yemiş ve zeytin yağı depoladım. DM denilen mağaza da bana İngiltere’nin Boots’unu anımsattı. Boots benim favori mağazamdı Londra’da yaşarken, belki bilirsiniz.
Çocukları babalarına bırakıp bazı gerekli, bazı gereksiz şeyler aldım. Islak mendiller ekonomikken, bebek bezini çok da uygun fiyatta görmedim açıkçası. Avent marka emzikler, İsviçre’ye ve hatta Türkiye’ye göre daha ucuzdu, giderseniz bilginize…
![]() |
Konstanz |
Alışveriş sırasında bizim iki minik yavrumuz çıldırdıkça çıldırdı. Biri mağaza gezmeyi hiç sevmiyor zaten doğalı beri, diğeri de bebek arabasında oturmayı. Hayatımızın en hızlı alışverişini yaptık ve şehrin eski denilen bölgesine (Old Town ya da Niederburg) kendimizi attık.
‘Konstanz’a gidip mutlaka yemek yiyin, fiyatlara ve kaliteye inanamayacaksınız…’ bir diğer öneriydi. Hemen uyguladık tabii ki. Çok cici bir meydanda, restoran önüne atılmış cici masalardan birine oturduk ve nefis şeyler yedik. Hem de İsviçre’dekinin yarı fiyatına, muhtemelen…
Ne yazık ki İsviçre’de dışarıda yemek olayı çok pahalı. Neyse parası veririm canım, dediğimiz zaman da verdiğimiz paranın karşılığını alamıyoruz genelde. Ya menüdeki seçenekler çok kısıtlı, ya servis veya yemekler çok kötü, ya da çocuklular kabul edilse bile istenmeyen olduğu belli edilir cinsten davranışlar görüyorsunuz. Evet garsonlar da size iyi davranmak zorunda değil; çünkü bahşiş vermek zorunda değilsiniz. Maaşları gayet iyi.
![]() |
Konstanz’da bir meydan |
![]() |
Tarihi kapılardan biri |
Neyse, biz Konstanz’da İngiltere’deki günlerimizdeki gibi güzel yemeklere güzel fiyatlar ödedik. Ardından arnavut kaldırımlı ara sokaklara daldık. Küçük dükkanlar, 1300’lerden binalar, 7. asırdan kalma şehrin simgesi katedral; Münster görülmesi gereken belli başlı yerlerden. Bir üniversite şehri olan Konstanz’da o gün yaz festivali de vardı.
![]() |
Konstanz kafelerinden |
![]() |
Das Voglhaus, çocuk dostu kafe |
Ara sokaklarında gezerken tesadüfen bir kafe bulduk. O sırada Beliz uykusu gelse de sorun çıkarmıyordu; ama daha yarım saat evvel kendi seçtiği yemeği yemeyen Alaz, kafedeki keklerden almıyoruz diye yeterince sorun çıkarıyordu. Evet, gezerken en zorlandığım şeylerde biri: Alaz’ın yorgun olması, yorgunken huysuzlaşması, acıktım demesine rağmen yemek yememesi ve açken de huysuzlaşması. Duble huysuz! Malesef bir ara bağırdığı için babası onu kafeden çıkarmak ve bir köşede birkaç dakika bekletmek durumunda kaldı. Sonra daha iyiydi. Bu konuyu ayrıca yazacağım…
Gelelim kafeye. Konstanz’a yolu düşene mutlaka öneririm; Das Voglhaus‘u. Kapı önünde masalar, yan sokakta oturma yerleri ve ev eşyaları satan bir mağazası, içeride hem plaj yastıkları hem masalar ile çocuklu birçok aile olduğu kadar, romantik çiftler, orta yaş üzeri arkadaş grupları da vardı. Kısaca öneririm…
![]() |
Bizimkiler dinleniyorlar! |
Kafede Beliz’i emzirdim ve ardından bebek arabasında uyudu. Biz göle, Ren Nehri’ne doğru yürürken Alaz ‘Eve gidelim‘ demeye başlamıştı. O sırada bir market gördük ve içeriye daldık. Evet başlıca geliş nedenimiz alışveriş demiştik, değil mi? Neyse… Kısacası market ardından arabaya döndük, Alaz yorgun ve uykuluydu. Otoparktan çıkmadan da uyuyakaldı eve dek. Beliz arabaya dönerken uyandı ve yol boyu uyumadı. Arada bir arka koltuğa geçmek durumunda kaldım onu eğlendirmek için.
Kanımca ikisinin senkronize olması için daha gidecek çok yolumuz var ve bu da en zor senemiz. Herşey daha güzel ve kolay olacak büyüdükçe değil mi?
Konstanz’a, tekrar gitmeli. Göl kıyısını göremedik. Festivalden ötürü, üzerimizi aramaları gereken uzun bir sıra vardı ve çocuklarla beklemek istemedik.
İsviçre’de yaşayanlar için alışveriş cenneti Konstanz. Çok fazla ayakkabı mağazası vardı, gezemedik. H&M vardı, girmeyi denemedik bile. Spor mağazaları da vardı elbette. Çocuklarla pek alışveriş yapma imkanımız olamadı bizim! Bu gidişle ben birkaç sene daha internetten alışverişe devam ederim 🙂
Turist olarak geliyorsanız Konstanz’a, İsviçre’de dışarıda yemekten sıkıldıysanız, gidebilirsiniz. Bence oldukça sevimli bir şehir. Evet, biz yine gideriz..
Bu arada alışveriş limiti, sınırda vergi kontrolü, vergi iadesi olayları için bir takım kontroller oluyormuş. Biz denk gelmedik.
Not: Tüm fotoğraflar ben, Deniz Sütlü Özgül’e aittir. Lütfen izinsiz paylaşmayın…