Tamam büyütmeyeyim, sadece ana sınıfı bu; ama yine de belirli tatil dönemleri haricinde çocuğu okula göndermen gereken, okula gitmeyince doktor raporu alman gereken yani ciddi bir okul. Forması yok, bahçesinde tahta oyuncaklar, içinde piyano ve lego var; ama yoklama da var!

Kafamıza estiği gibi tatile gide-me-yeceğimiz ancak başıma dank etti. Hani dersin ya, bebekle tatil mi olur? Küçük çocukla seyahat mi olur? Ee ne oldu? Okul başladı. Şimdi nasıl gideceğiz tatile?

Pardon Türkiye’de yaz tatili hala 3 ay değil mi? İsviçre’de yaz tatili… Tam 5 HAFTA! Evet, tüm sene yaz tatili gelsin diye bekle; ama 5 haftaya birşey sığdırama… Güney Amerika turu mu? Hindistan, Tayland mı? Japonya ve Kore, oradan Vietnam’a mı geçelim? Nasıl yani? Hangi ara?… Evet ne yazık ki bundan sonra devir ‘iyi planlama’ devri benim için. Şimdiden 2016-17 öğretim yılı okul açılış-kapanış tarihleri elimdeyse, bu demektir ki, önceden planla… Çünkü demek herkes böyle yapıyor.

Neyse… Gelelim Alaz’a. Çok mutlu abi okuluna başladığı için. Açıkçası, sınıfının en küçüğü. Hem yaş olarak hem de ebat 🙂 Umuyorum ki, arkadaşlarıyla bir problem yaşamasın…

Okula tüm aile yürüyerek gittik bu sabah. Çünkü, çocukları okula araba ile bırakmak yasak! Arabaların yarattığı trafiğin çocuklar için en büyük tehlike olduğuna inanıyorlar. Bizim 12 dakikada yürüdüğümüz yol, Alaz’ın en az 20 dakikasını alıyor, alacak. İlk birkaç ay, babası veya ben eşlik edeceğiz fosforlu üçgeniyle yürüyen Alaz’a. Ardından kendisi, belki de arkadaşlarıyla gidip gelecek. Evet, yaş 4…

Okulun açıldığı ilk gün neşesi

Londra’da bunu yapamazdık, Türkiye’de, hele İstanbul’da bunu aklımızdan bile geçiremezdik; ama Zürih’te mümkün-müş. Belki de o yüzden ‘Çocuk Büyütülecek ilk 10 Ülke’ arasında. Bana kalsa yine de omzuna ufak bir kamera koyasım var 🙂

Çocuk, okula 1 dakika geciktiğinde öğretmeni hemen evi arıyor-muş. Zannedersem başına birşey gelme durumunda çabuk müdahale için. Yani ‘Bir kelebeğin arkasına takılıp da başka yola sapma oğlum!‘ diye tembihlememiz gerekecek her sabah.

Bir de öğle yemeği mevzuu var. Taa annemlerin ilkokul çağındaki gibi, çocuklar öğle yemeğine eve geliyorlar. Sonra tekrar okula, derse gidiyorlar. Ana sınıfı normalde 5 gün, sabahtan öğlene dek. Lakin Alaz Almanca bilmediğinden, ailesi yani biz, Almanca bilmediğimizden, Alaz’ın haftada bir gün öğleden sonra ek Almanca dersi de olacak. Bu demek oluyor ki, Beliz’in uykuları paramparça…

Neyse ki, ek ücretle bazı öğle yemeklerini okulda yemesini sağlayabiliyormuşuz. Oh! Yine de sabah ayrı, yanına ayrı, öğle ayrı, akşam ayrı yemek yapmaktan zannedersem bana illallah gelecek. Evet ne yapayım, mutfak işi zorunluluk oldu mu hiç yapasım gelmiyor. Ben sadece yemek bloglarının resimlerine bakıp, en kolay hangisi diye tarif ararken, yemeği yapmaya vakit kalmıyor. Neyse konuyu dağıttım iyice.

Akşamında Alaz’a sordum, ‘Okulda en çok hangi arkadaşı sevdin?’
A: ‘Gustavo’yu’
Anne: ‘Aa o biraz yaramaz sanki?’
A: ‘Evet, yaramaz; ama komik’

Demek ki işimiz iş…

Kreşteki oyun alanı

Yazar

2 Yorum Var

Yorum Yaz

Pin It
Bu sitedeki tüm içerikler Digital Millennium Copyright Act ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu'na istinaden koruma altındadır. Buradaki hiçbir içerik (Yazı, Fotoğraf, Video vb.) site KULLANIM ŞARTLARI'nda da belirtildiği üzere izinsiz olarak kopyalanamaz, alıntı yapılamaz, başka yerde yayınlanamaz

© 2019 Tasarım Blogger Tasarım.