Alaz’ın sınıf arkadaşının annesi geçenlerde beni aramıştı: ‘Farklı kültürlerden, ülkelerden gelen annelerin İsviçre’deki yaşama uyumlarını kolaylaştırmak istiyoruz. Bu sebeple ara ara toplantılar yapıyoruz gelmek ister misin?‘ diye. ‘Gelirim‘ dedim.

Sevgili kocam, toplantının kilisede yapıldığını duyunca ‘Dini birşey olabilir, dikkat et!‘ dedi. Öyle kuşkucu ki, ona kalsak ooo… Bana kalsak, şu an çocuklarla Afrika’nın veya Asya’nın ismi duyulmamış köylerini arşınlıyorduk. Öyle diyeyim…

Bu sabah ilk toplantıya gittim. Alaz’ın sınıf arkadaşlarının annelerinin çoğunlukta olduğu, her yaş grubundan çocukları olan; ama İsviçre’ye sonradan taşınan anneler. Toplantı dili Almanca. Benim Almanca’mın renklerden ve sayılardan ibaret olduğunu bildiklerinden İngilizce açıklamalarda bulundular sık sık. Hatta bir ara baktım, herkes İngilizce konuşuyordu. O yüzden fevkalede güzel geçti benim için.

Konu; Gesund sein – gesund bleiben yani sağlıklı ol – sağlıklı kal.

Çay, kahve ve tanışma faslı ardından, önümüzdeki masaya belki 20 adet farklı fotoğraf koydu organizasyonu hazırlayan Anna. Her biri farklı bir aktiviteydi. Hiç aklımıza gelmeyecek şeyler de vardı sağlığı etkileyen, spor yapmak ve beslenmek dışında. Duygusal sağlık gibi… Hepsini konuşmaya zamanımız yetmedi; akrabalar ve yemek konusu laf lafı açınca iki saatimizi doldurdu.

Hindistanlı bir anne, fotoğraflardan birinde geçen aile özleminden bahsetti. Sağlığımızı etkiliyordu elbette gurbette yaşamak. Oğluna kendi akrabalarıyla dolu bir çevre sağlayamadığından, burada arkadaşlar aracılığıyla akraba kadar yakın bir çevre oluşturmak istediğini anlattı. Herkes, ülkeye ilk geldiği 1-2 sene çok zorlanmış. Özellikle İsviçreliler kendi içlerinde kapalı olduklarından aralarına girmek zor, burada bahsetmiştim daha önce. Güzel olan ise, çok sayıda göçmen olduğundan, expat, mülteci, AB vatandaşı, vs bu yabancıların birbirleriyle iletişim kurmaları kolaydı. Bana bu konudaki fikrimi sorduklarında, İsviçre’de yabancılık çekmediğimi söyledim. Çünkü bu yabancılığı İngiltere’ye taşındığımda çekmiştim ben de ilk seneler. Zordu; ama İsviçre’ye uyum sağlamam belki bu sebeple daha kolay oldu. Dil bilmediğim halde.

Sonraki resmin konusu meyve/sebze yemekti. İşte konu yemek ve çocuklar olunca, bu konudan çıkamadık! Sonuçta; ikinci/üçüncü çocukların ilkine göre daha iyi yedikleri, 2-10 yaş arası çocukların yemek seçip, hatta makarna ve pizza dışında hiç bir şey yemedikleri olağan bir şeymiş. Alaz yemiyor diye üzülmeye paydos! Şaka bir yana, My child won’t eat isimli buradaki kitabı okumam sayesinde Alaz’ın yemek sorunu olmadığını, benim yedirme sorunum olduğunu kabullenmiştim zaten. Bu kitapta geçen şu cümleyi sıra bana gelince herkesle paylaştım: ‘Çocuğun ne yiyeceğine anne, ne kadar yiyeceğine çocuk karar verir.‘ Nokta.

Alaz’a özel yemek pişirmeyi bırakmıştım ve Beliz zaten biz ne yersek onu, hem de en az Alaz’ın porsiyonu kadar yemekteydi. Demek ki sorun bende değildi. Her çocuk farklıydı. Alaz’ı ne kadar beslesem de %25 eğrisi üzerine çıkamayacaktı. Fino köpeğine kurt köpeğinin yediği miktarı yedirin de göreyim! Doğanın kanunları…

Neyse bu konudan destan yazılır. Gelelim vakitsizlikten diğer konuşamadığımız fotoğraflara. En çok dikkatimi çekenler;

  • Kucağındaki bebeği yatağına koyan bir annenin beline sarılıp yanağına öpücük konduran babaydı. Fotoğraf normaldi, asıl önemlisi arkasında yazandı: ‘Çocuk olduktan sonra karı-koca eşlerin fiziksel ilişkisi de sağlık için gerekli.’
  • Annenin uyurkenki fotoğrafı. Uykunun yeri doldurulamaz. Sağlıklı olmak için de herkesin en az 7-8 saat uyuması gerekir. Yeni annelere tek önerim; bebek uyudu mu siz de uyuyun. Ya da yatın, iş yapmayın, yemek yapmayın, çamaşır yıkamayın.
  • Ailecek seyahat etmekti diğer bir fotoğraf. Zaten blogda sık sık bahsediyorum ailecek seyahatlerin sağlık üzerine olan olumlu etkilerini. Unuttuysanız şurada.
  • Kahkaha atan bir anne ile çocuğun fotoğrafı. Gülmek, bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Mutlu insanlar hastalanmıyor, mutsuzlar hep hasta bilmez misiniz?
  • Telefon eden bir anne. ‘Mutluluk paylaşılınca artar, dertler paylaşılınca azalır’ diye bir Türk sözü de vardı. Gerektiğinde başkalarından yardım istemenin sağlığa faydası çok, içine atma.
  • Hediye alan bir çocuk fotoğrafı. Hediye almak da vermek de insanı mutlu eder. Yani sağlığa katkısı var. Hediyelerin cep telefonu, ipad, bilgisayar oyunu olmasın. Durmak yerine hareket etmeyi teşvik eden oyuncaklar; atlamak için ip, belinde çevirmek için çember, hokkabaz topları örnek hediyeler olarak verilmiş.
Türk olduğumu bildiklerinden Türkçe notlar getirmiş Anna.
Sağlık
Sağlıklı yaşamak için öneriler

Herkes toplantıdan çok memnun ayrıldı. Bakalım bir sonrakinin konusu ne olacak?

Yazar

2 Yorum Var

  1. Bu sıra kızımın kreşinde de Gesundheit haftaları kutlanıyor, daha 2 yaşındalar ama bana pano için yaptıkları resmi anlatıyor! 6 önemli sağlık davranışı varmış: 1. bol bol vitamin (taze meyve çiğ sebze) yiyeceğiz 2. bol su içeceğiz 3. dışarıda açık havada oynayacağız 4. güzel uyuyacağız 5. spor yapacağız 6. güleceğiz HA HA HA hele bu sonuncusuna bayılıyorum 😀
    Yeme konusunda ben de çok korkmuştum, Maya çok zayıf bir çocuk ve çok yemek seçiyor. Artık hiç oralı olmuyorum, demek ki yapısı böyle diyorum, sağlıklı pişiriyorum bazen dokunmuyor bile eyvallah.. Bazen 1 elma yer uyur bazen peynir ekmek yer ama bir şekilde büyüyor. Benim tek derdim kabızlık, ah bu beni mahvetti işte, sağlıklı beslenmesini sırf bu nedenle istiyorum yoksa tombişlesin falan değil, tuvalete gidebilsin yeter… Oooof of.

    • Bilmiş bilmiş anlatıyor mu bir de 😀
      Ya evet, hepsinin yapısı ayrı. Kabızlık desen oğlumda da oluyor sık sık… Hatta bazen kaç gündür tuvalete çıkmadığını unutuyoruz. Fazla mı rahatım ne?!

Yorum Yaz

Pin It
Bu sitedeki tüm içerikler Digital Millennium Copyright Act ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu'na istinaden koruma altındadır. Buradaki hiçbir içerik (Yazı, Fotoğraf, Video vb.) site KULLANIM ŞARTLARI'nda da belirtildiği üzere izinsiz olarak kopyalanamaz, alıntı yapılamaz, başka yerde yayınlanamaz

© 2019 Tasarım Blogger Tasarım.