Çocuklar uyuduktan sonra kulaklıkları tak ve balkona çık…

Geçtiğimiz bahar, erkenden uyuyan 1 yaşındaki kızımı yatırdıktan sonra akşam yürüyüşüne çıkardım. Bu sene 2.5 yaşında olduğundan, erken yatmayı reddedip abisiyle kudurmayı tercih ediyor…

Bir akşam yemeğinden sonra ortalığı toplarken, ‘Bu çocuklar ne güzel erkenden uyuyordu, yürüyüş yapabiliyordum’ dedim eşime. O da ‘Haydi gitsene, ben hallederim onları’ dedi. Otuz saniye sonra kapıda, spor ayakkabılarımı giyiyordum. Çocuklar ‘İyi eğlenceler’ dilediler, attım kendimi sokağa…

Kulağımda sevdiğim, eskilerden bir müzik, tempolu yürümeye başladım. Yeşermiş, hatta çiçeklenmiş bahar dalları arasında. Akşam güneşi vuruyordu bazı camlara, renkler müthişti. İyi ki ‘Mutfağı toplayayım, çocukları yatırayım, yere saçılan yemekleri temizleyeyim’ dememiştim bu kez. Biliyorum o işlere dalınca, böyle bir saatlik bir yürüyüşe halim kalmıyor. Bu yürüyüş beni her açıdan tazeleyecek de olsa…

O günden beri akşamları kollamaya başladım, fırsat yaratmaya. Kulaklıklarımı takıp enerji dolu şarkıları dinlemeye ve yürümeye. Yürüyüş yapmak mı, yoksa müzik dinlemek mi kendimi daha iyi hissettiriyor bilmiyorum; ama bu ay regl öncesi kocama ve çocuklara sinirlenmedim, nefret dolu sözler de etmedim. Kavga bile çıkarmadım! Bu bile birşey, değil mi?

Oxford Üniversitesi yayınlarından biri ‘Music, Health and Wellbeing’: Müziğin nasıl hissettiğimiz üzerinde etkisinin olduğunu kanıtlıyor. Müzik terapisi varmış örneğin, ben hiç duymamıştım. Hangi tarz müzik dinlediğin o anki ruh halini gösteriyor. Bizde de ‘Müzik ruhun gıdasıdır’ sözü var hepimizin bildiği.

Geçen gün Almanca dersinde, Almanların %78’inin bir müzik aleti çalmadıkları, müzikle birebir uğraşmadıkları konusu açıldı. İsviçreli öğretmenim, kendi iki çocuğuna özel ders aldırarak, her ikisinin de ikişer enstrüman çalmasını desteklemiş. ‘Yıllarca tatile gidemedik, özel müzik derslerine ve öğretmenlerine bütçe ayırdık’ diye anlattı bize.
Eğitim sistemine göre, çok özel yeteneğin yoksa bir müzik okuluna gidemiyorsun ve normal okulda verilen müzik eğitimi standart ve yetersiz. Bizim de çocukken öğrendiğimiz gibi, blok flüt çalmak ve biraz nota öğrenmekten ibaret.
Müzik…

Hazır ve nazır, duygulara hitap eder, insanı meşgul eder, zihni başka yöne çeker. Fizikseldir, elastiktir. Sosyaldir, konuşmayı açar, davranışları etkiler, kişilik geliştirir.
Müziği dinleyen de, çalan da o anki ruh halinden uzaklaşıyormuş. Doğru! Gençken çok müzik dinlerdik, lise ve üniversite yıllarında. Nasıl da mutlu hatırlarız kendimizi? Sonra iş hayatı, müziğe vakit ayıramama ve çocuk sahibi olma ardından sadece ‘Ali Baba’nın çiftliği ve Mini Mini Bir Kuş’ ile sınırlı olan birkaç yıl geçiririz. Müzikten uzaklaştıkça da hayallerimizden uzaklaşırız sanki.
Bana öyle oldu en azından. Elbette her zaman evde bangır bangır müzik çalamıyoruz ya da müziği son ses açıp dans edemiyoruz. Açsak bile, ‘Gummy Bear aç anne!’ yorumu geliyor.
Yürüyüşe fırsat bulamasanız bile, çocuklar uyuduktan sonra kulaklıkları takıp sevdiğiniz bir şarkıyı yüksek sesle açın ve balkona çıkın 10 dakika. Eminim çok hoşunuza gidecek…
Bu yazım ilk olarak Nisan 2017’de Alternatif Anne’de yayınlanmıştır.
Fotoğraf : Tokyo 2017 seyahatinden… 
Yazar

Yorum Yaz

Pin It
Bu sitedeki tüm içerikler Digital Millennium Copyright Act ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu'na istinaden koruma altındadır. Buradaki hiçbir içerik (Yazı, Fotoğraf, Video vb.) site KULLANIM ŞARTLARI'nda da belirtildiği üzere izinsiz olarak kopyalanamaz, alıntı yapılamaz, başka yerde yayınlanamaz

© 2019 Tasarım Blogger Tasarım.