Greta çıktı devlet başkanlarına seslendi. ‘Bir şeyler yapın, dünya elden gidiyor, insanlık yok olacak’ dedi. Çoğu dinlemedi. Korona virüsü sayesinde ise, ölüm insanlığın sınır kapılarına dayanınca sürdürülebilir yaşam tarzına geçtik. Nasıl mı?
Evden çalışmaya başlayarak
Home-office, evden çalışmak da mümkünmüş. Avrupa ve İsviçre kısmını daha iyi bildiğim için, buralardaki büyük şirketler çalışanlarına ‘evden çalışma’ opsiyonu getirdi. ‘Zorunlu olmadıkça işe gelmeyin’ dediler. Toplantılar evlerden, çocuk sesleri eşliğinde yapılmaya başladı. Yoğun iş saatlerinde toplu taşımaya binmemek sayesinde virüsün yayılmasının azalacağı düşünülüyor. Aynı şekilde şirket çalışanlarının birinde olası hastalık ihtimali, tüm şirket çalışanlarını da riskli hale getiriyor.
Seyahatlerİ kısıtlayarak
Büyük şirketler çalışanlarına ‘seyahat yasağı’ getirdi. Çok zorunlu olmadıkça iş seyahati yapmayın dediler, Google bile. Bu sayede birçok insan uçakla yolculuğa bir süre ara verdi ve toplantıları telekonferans şeklinde yapmaya başladı. Belki birkaç havayolu şirketi batacak bu yüzden; ama en azından gökyüzü de biraz nefes alacak. Çünkü birçok havayolu şirketi – THY dahil – bazı riskli ülkelere (Çin, İtalya, İran, Kore gibi) uçuşlarını kaldırırken diğer ülkelere de uçuş sayısını azaltıyor. Arz talep meselesi…
Toptan alışverİş yaparak
Risk alarmı çalınca herkes koşa koşa marketlere yönelip birkaç hafta yetecek kadar yiyecek/içecek depoladı evlere. Bu sayede her gün markete gidip bazen gereksiz şeyler de alan biz insanoğlu, toptan alışveriş yapıp bir süre marketlerden uzak durunca evdeki yiyecekler bozulmadan tükenmeye başladı. Gereksiz alışverişten ve çöpten kurtulduk. Evdeki tahılları tarihi geçmeden bitirmeye, bir türlü boşalmayan o buzluğu boşaltmaya and içtik.
AVMlere gİtmeyerek
‘Kalabalık yerlerden uzak durun’ dedi uzmanlar. Bu da demek ki toplu taşımaya az binin, AVM gibi kapalı yerlerden uzak durun. Bu sayede alışveriş merkezlerinde boş boş gezinmek, ‘Aaa şurda indirim varmış’ deyip gereksiz giysileri almak durumunda kalmıyoruz. Her dokunduğumuz yere dikkat eder hale geldik.
Açık havada vakİt geçirerek
Toplu taşıma yerine herkes bisikletle bir yerlere gitmeye başladı. Kısa mesafelerde tramvay veya otobüs yerine yürüyoruz. Kapalı alanlara gitmediğimizden yürüyüş yapıyoruz göl kıyısında ya da ormanda. Çocukları kapalı oyun alanları yerine, sıkı sıkı giydirip açık havadaki parklara götürüyoruz.
Tatİlleri aynı şehirde / ülkede geçirerek
Bilmediğim diyarları görmeyi, gezmeyi sevdiğim için bu maddeyi üzülerek yazsam da, bazı seyahat planlarını iptal etmek durumunda kalsam da, bir bakıma bizim için de yaşadığımız şehrin, çevrenin hatta ülkenin güzelliklerini keşfetme zamanı geldi. Uçağa binmeyerek, kendi aracımızla yakın yerlere giderek tatilleri değerlendireceğiz bu sürede. Her zaman gideriz deyip de hiçbir zaman sıra gelmeyen yerleri görme fırsatı diyelim. Üstelik aracınız da elektrikliyse ne ala!
Sebze ve meyve yİyerek
Sürdürülebilir hayat tarzını seçenler bir inekten sağlanan etin ve sütün doğaya verdiği zararı (* soranlar olur diye açıklama yazı sonunda) görerek vegan / vejeteryan oluyorlar. Biz de virüs sayesinde bünyemizi güçlendirmek, bağışıklığımızı arttırmak için kendimizi yeşil renkli besinlere, turuncu renkli meyvelere verdik. Mevsiminde üretilen sebzeleri tüketmeye, bol bol çay içip hatta az ve sağlıklı yemeye başladık sanki.
Daha basit yaşayalım, fazlasına gerek yok demek için belki 2020’ye damgasını vuruyor bu virüs.
* Açıklama: Hayvanların yemesi için mahsul yetiştirmesi, pis fabrika çiftliklerini temizlemesi ve hayvanlara içecek su vermesi için muazzam miktarda su gerekir. Süt için kullanılan tek bir inek günde 200 litre, hatta sıcak havalarda bu miktarın iki katı kadar su içebilir ve sadece 4 litre süt üretmek için 2585 litre su kullanır. Yarım kilo sığır eti üretmek için 9000 litreden fazla su gerekirken, yarım kilo tofu üretmek için sadece 925 litre su gerekir. Vegan olarak, bir kişi yılda yaklaşık 8.029.000 litre su tasarrufu sağlayabilir. (Kaynak link)
2 Yorum Var
Gezgin Anne, yazınız için çok teşekkürler!
Bütün bunların yanında, SALGIN nedeniyle, dışarıdan yemek söyleyerek ortaya çıkardığımız ambalaj atıklarının
restaurantlarda uzun haftasonu kahvaltılarında, brunchlarda masaya bitiremeyeceğimiz kadar gelen tabaklar ya da tabağımıza doldurduğumuz ve tüketemediğimiz çeşit çeşit yiyecekler ile gıda israfının azalması/yok olması ile sürdürülebilirliğe katkı sağlıyoruz.
Ancak,
Yiyecek bulamama kaygısıyla istiflenen paketli gıdalar; hijyen kaygısıyla bol bol harcanan kağıt temizlik ürünleri, dezenfektanlar, diğer temizlik ürünleri ve kimyasalların artan tüketimi de sürdürülebilirliği olumsuz etkiliyor. Bol suyla temizlenirken (evini, kendini) ipin ucunu kaçıranlar, evde sıkıldığı için internete ve televizyona yüklenenler de cabası!
Yine de genel olarak bakıldığında, yaşam alışkanlıklarımızdaki büyük değişim doğanın lehine gibi görünüyor!
Teşekkürler bu konuları da hatırlattığınız için. Ben o Pazar kahvaltılarından uzakta kaldığım için kaçırmışım o noktayı 🙂
Ne yazık ki internet ve televizyon bu süre yükleneceğimiz şeylerin başında geliyor; ama zamanla onu da azaltıp kitap okumaya yöneliriz belki?