Koronavirüs stresinde çocuklarla nasıl tatİl yapacağız?
‘Çocuklarla tatil’ bundan sonra nasıl bir evrim geçirecek?
İş Annesi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve aynı zamanda @ajansgusta Kreatif Direktörü Emine Civanoğlu, çocuklarla tatil konusunda bütün İş Anneleri’ne her zaman ilham, cesaret, fikir, umut veren Sevgili @gezginanne Deniz Özgül ile canlı yayında konuşuyor; KORONA GÖLGESİNDE ÇOCUKLARLA TATİL.
Bugünlerde tatil hazırlığı yapan, tatil öncesi heyecanın yanı sıra endişe de duyan bütün İş Anneleri’ni bekliyoruz.
22 Temmuz 2020, Çarşamba günü akşam saat 20:00’da.
Güncelleme:
Canlı yayın linki aşağıda, metnin sonunda…
Yayın sırasında konuştuğumuz konuların özetini de aşağıda anlattım. Ne demişler, söz uçar, yazı kalır…
Çocuklarla ülke ülke gezmek gözünüzde büyümedi mi hiç?
Hiç büyümedi… Sanıyorum onlarla tüm gün evde kalmak daha çok gözümde büyüyor.
İsviçre’desiniz. Orada sokağa çıkma yasağı hiç olmadı. Toplum bağışıklığı denendi. Çocuklarla bu ‘denemeye’ maruz kaldınız. Bu sizi endişelendirdi mi?
Tüm dünya ülkeleri aynı safhadan geçtiği için beni daha çok ‘Bilinmezlik – ne olacak şimdi sorusunun yanıtını bulamamak’ endişelendirdi. Evet, Zürih’te sokağa çıkma yasağı olmadı hiç; ama iş yerleri, restoranlar, okullar kısaca her yer kapandı. İsveç’teki gibi tam olarak toplum bağışıklığı denendi diyemeyiz. Gerek basında, gerekse sokaktaki pankartlarda evde kalınması teşvik edildi. Her gün markete giden – yürüyüş yapan yaşlı bir toplum var burada ve sokağa çıkma yasağı getirilmedi. Yasak olmamasına rağmen kurallara uyulduğunu gördük. Komşularımıza telefon numarası verdik, marketten isteğiniz varsa alalım diye. Teşekkür kartı gönderip, kendileri gittiler markete. Sokaktaydı tüm süreç boyunca yaşlılar da çocuklar da.
Bu süreçte İsviçre’de olduğunuz için çocuklar açısından şanslı olduğunuzu düşündünüz mü? Kolaylıkla ulaşabildiğiniz ve Instagram’da bizimle harika görüntülerini de paylaştığınız dağlarla, göllerle, nehirlerle, parklarla çevrili etrafınız?
Kesinlikle şanslıydık. Çocuklarla sokağa çıkma yasağını düşünemiyorum; çünkü çocukların temiz havaya, fiziksel olarak harekete ihtiyaçları var. Türkiye’de çocuklara getirilen sokağa çıkma yasağı beni virüsün kendisinden daha çok endişelendirdi.
Evde de olsa iş hayatı devamettiğinden hergün dağlara gidemedik; ama çocukları her gün açıkhavaya, parklara götürdüm. Ben de yürüyüş yapmayı ihmal etmedim; çünkü ruh sağlığımız için buna ihtiyacımız vardı. Ailemiz Türkiye’de, istesek de yanlarına gidemeyeceğimiz bir dönemdi. Bir daha ne zaman görüşecektik? Hepimizi etkiledi, ve hala da etkiliyor. Örneğin bu yazı ilk kez Türkiye’de geçirmiyoruz.
17 Mart’ta bir paylaşım yaptınız; “ilk kez seyahat planlarımızı erteliyorum” diye. O günlerdeki duygunuz neydi?
Kaygı, endişe, bilinmezlik.
Nisan ayında Singapur ve Bali seyahati yapacaktık ailecek. Önce, ‘Yok ya bir şey olmaz, geçer virüs o zamana dek, gideriz’ diye düşündük bir süre. Sonra yanı başımızdaki İtalya’nın halini gördük, uçak şirketi uçuş günlerini değiştirdi, sonra da Zürih uçağını iptal etti. Uçak iptal olmasa bile, o saatten sonra kalkıp gitmeye cesaretim de yoktu. Bir yanım ‘Yok, bize bir şey olmaz’ dese de, diğer yanım ‘Asya ülkelerinde ya hastanelere düşersek’ diyordu. Zor bir dönemdi. Sanıyorum hayat, seyahat etmek, uçağa binip dünyanın öbür ucuna gitmek ne kadar da kolaymış, ne büyük lüksmüş bunu anladık.
Pandemi bitse de virüs bitmeyecek deniyor. Belki ki rutinlerimizde bazı kalıcı değişiklikler olacak. ‘Çocuklu Tatil’ bundan sonra sizce nasıl bir evrim geçirecek?
Globalleşen dünyada virüsü bir yerden diğer noktaya taşımak hiç bu kadar kolay olmamıştı sanıyorum. O yüzden evet, Covid19 bitse de hastalıklar bitmeyecek. Çocuklu tatil de normal tatiller de değişecek. Örneğin:
- Büyük 5*lı oteller yerine butik otellerde kalacağız hatta airbnb tarzı kısa-uzun dönem ev kiralayacağız.
- Havuzlu, plajda dipdibe oturduğumuz oteller ve şehir merkezi yerine doğayı tercih edeceğiz.
- Sakin, sessiz koylarda kamp yapacağız. Karavan piyasası covid-den kazançlı çıktı örneğin.
- Uçakla uzaklara gitmek yerine arabayla bulunduğumuz ülkeyi ve yakın yerleri gezeceğiz öncelikle.
- Seyahat sigortası yaptıracağız.
- Seyahat danışmanımız olacak belki; iptal edilen uçuşları değiştirmek -öyle çok telefonda bekledi ki insanlar bilet değişikliği yapmak ya da iptal edilen uçuşu değiştirmek için-, covid dostu tatil ve otel önermek için…
- Restoranlara rezervasyonsuz gidilmeyecek, otellerde açık büfe kalkacak ki sürdürülebilirlik açısından da güzel bir gelişme olur bence.
- Aile ya da küçük grupla turlar yapılacak, otobüs turları minibüse dönüşebilir mesela.
- Maske hayatın parçası olacak. Uyarılar her yerde karşımıza çıkacak, el yıkama ve dezenfektan kullanımı, her işletme kapısında bulunması önem kazancak.
- Maskeyle servis yapan garsonlar göreceğiz. İşin garibi çocuklar buna bizden daha kolay alışacaklar. Onların normali bu olacak belki de.
Oteller, pandemi ve benzer durumlar nedeniyle bundan sonrası için çocuklu ailelere yönelik özel bir hizmet sunacak olsalardı, bunun ne tür bir hizmet olmasını isterdiniz?
Yukarıda bahsettiğim gibi, açık büfe yerine masaya yemek servisi yapılmasını isterdim. Çocuk kulüpleri birçok işletmede iptal edildi bu yaz; ama çocuk dostu otelde olması gerekenlerin başında çocuk kulübü. Belki ateş ölçümü ile çocuklar kulüplere bırakılabilir, açık havada aktiviteler yapılabilir ve yaşlarına göre çocuklar küçük gruplara bölünebilir. Çocukla ilgili her şeyi kapatmak, okul dahil, ne virüs ne de toplum için sağlıklı biz çözüm değil.
Çocuklarla tatilde bundan sonra neyi asla yapmazsınız?
Zor bir soru… Koşullar sürekli değiştiği ve değişeceği için asla diyemem sanırım. Neyi yapmaktan kaçınırım? Tema parklarına haftasonu gitmem, Kidzania – akvaryum gibi kapalı ortamlardan, özellikle kış mevsiminde uzak durmaya çalışırım.
Çocuklarla gittiğiniz ve “sen deli misin” türünden yorumlar aldığınız en ilginç yer neresiydi?
Bir Japon arkadaşım, çocuklarla biri 5 diğeri 2 yaşlarındayken Japonya’ya sadece gezmek için gittiğimizi duyunca çok şaşırdı. ‘Çok uzak, nasıl cesaret ettim’ diye.
Hamilelik de dahil anneler için harika bir seyahat rehberi olan Gezgin Anne’den Seyahat Önerileri kitabınız pandemiden aylar önce, Nisan 2019’da yayımlandı. Hem bu kitabınızın yolculuğunun nasıl gittiğini sormak istiyorum hem de pandemi durumu sizi yeni bir kitap yazmaya ve bu tip zorlu koşulların deneyimlerini annelerle paylaşmaya yöneltti mi merak ediyorum.
Kendim yazdım diye demiyorum; ama bu konuda tek ve ilk yazılmış Türkçe kitap oldu. Keşke ben de hamileyken okuyabilseydim; her şey çok daha kolay olurdu. İlk seyahat, tatil, bebek; her şeyin ilki zordur. Bu sebeple ilgi çektiğine inanıyorum. Aslı Şafak ve Açelya Akkoyun ile bu konuda çok güzel söyleşiler yaptık. İzmir ve Burhaniye Kitap Fuarları‘na katıldım. Ne güzel ki son yıllarda bebekle gezen ailelerin sayısı da arttı. Hatta gezmeyi çok seviyorum; ama bebek yaparsam seyahat edemem diye düşünenler kitabı okuyunca fikir değiştirdiler.
Pandemi ardından kitap yazar mıyım bilmiyorum çünkü yeterince bilgi yok bu konuda henüz. Belki ileride… Fakat, haftalık bültene üye olanlar bu konuda gelişmelerden haberdar oluyorlar e-mail aracılığıyla.
İsviçre’deki İş Anneleri ile Türkiye’deki İş Anneleri’nin çalışma koşullarını; doğum izni süreleri, emzirme döneminde iş yeri olanakları, doğum sonrası işe dönüş, devlet destekleri gibi konularda karşılaştıracak bir gözleminiz oldu.
Türkiye’de anne olmadım; ama koşulların zorlu olduğunu biliyorum yakın çevremden. Ben ilk kez anne olduğumda İsviçre’de değil, İngiltere’deydim. Biraz oradan örnek verirsem 1 sene annelik izni aldım. 10 ay boyunca evde olduğum halde maaşım ödendi.
İsviçre’ye taşındığımda ikinci çocuğuma hamileydim ve Almanca’dan dolayı henüz kendi mesleğimi yapmaya fırsat bulamadım. Duyduğum ve yakın çevremden bildiğim; 2005’ten bu yana doğum ardından 14 hafta annelik izni var, bu süreçte maaşın %80’i ödeniyor. Babalara ise 1 gün izin var. Bu izinlerin artması için hükümette yasa çalışmaları devam ediyor.
İsviçre geleneksel aile kavramını benimsiyor – kadınlara oy hakkı 1970lerde verildi… Çok geç. Çocuklar öğle yemeğine eve geliyorlar çoğu yerde. Evde sıcak yemek pişmesi ve öğle yemeği günün ana öğünü. Öğleden sonra dersi olan çocuk, okula geri gidiyor yemek ardından. Bu sebeple annelerin ancak %20’si tam zamanlı çalışıyor ve genelde onların çocukları ilkokul seviyesi üzerindekiler. Annelik izni olarak Avrupa’nın en gerisinde olan İsviçre, yarı-zamanlı çalışma açısından şampiyon ülkelerden, annelerin %50’si yarı zamanlı çalışıyor. İşin garibi, İngiltere’de ayrımcılık açısından sorulması yasaklı sorular, İsviçre’de iş verenin ilk sorduğu sorulardan: ‘Çocuğun var mı? Kaç yaşında?’ Bu bilgiyi özgeçmişe yazmamız gerektiğini bile söylemişlerdi.
Daha da ilginci: Yakın geçmişe dek ilkokul – zorunlu eğitim öncesi – çocukları kreşe gönderenler ya tek ebeveynli aile ya da ‘Fakir aile’ olarak damgalanıyormuş. Babanın maaşı yetmiyor, anne de çalışmak zorunda diye kreşler türemiş. Bu görüş son zamanlarda değişse de, anne-baba İsviçreli ise annenin çalışma durumunda çocuğa bakmak için büyükanneler göreve çağrılıyor. Kreşlerdeki çocuklar genelde bizim gibi yabancıların çocukları
Bu güzel sohbet için İş Annesi Derneği’ne teşekkür ederim. Yayını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.